Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu’nu hepiniz bilirsiniz. Hizmetleri ve görev aşkıyla nam salmış taht kurduğu gönüllerde sevgisini halen korur. Bir nesil onun destanını anlatır deyim yerindeyse. Yaşımız elvermedi o günleri göremedik ancak gördüğümüz ve görev aşkına bizzat şahit olduğumuz bir isim var. Bu hafta sizlere diyanet camiasının Recep Yazıcıoğlu’sundan bahsedeceğim.
Çocukluğumuzda bir imam geldi bizim köye. Mesleğinin sadece namaz kıldırmak olmadığını bir devlet görevlisinin kırsal bir coğrafyada insanların hayatına nasıl dokunduğunu gördük. Bakir bir coğrafyanın insanlarına nasıl umut olduğunu gördük. O sadece bir imam değildi. Köyde olmayan her şeydi o. Köyün berberiydi herkesi tıraş ederdi hiçbir ücret almadan. Uzun beyaz bir torosu vardı. Köyün ambulansıydı o. Gece gündüz insanların imdadına koşar. Acil hastaları uykusundan kalkar Manavgat’a Alanya ya doktora taşırdı yine hiçbir ücret almadan. Kimin ne derdi olsa ona giderdi. Herkesin derdini çözer yanına giden huzur bulurdu.
Ve bu efsane imam bir gün insanların hayatına dokundu. Köyde ortaokul yoktu bizim. İlkokuldan mezun olan köyde bağda bahçede çalışırdı. Ufkumuz köy sınırlarından dışarı çıkmazdı. O çıktı çocukların karşısına. Tuttu elinden bindirip uzun beyaz Toros’una Akseki’ye ortaokula yazdırdı çocukları. Okusunlar makûs talihlerini kırsından diye. Tüm okul masraflarını cebinden karşılayarak. derken ortaokul bitti döndü çocuklar köyüne yarım yamalak kırdıkları ufuklarıyla. Efsane imamdı o. Bırakır mıydı hiç gençleri yarıda ufukları umutları yarına… Bir kez daha tuttu gençlerin elinden. Bu seferde yazdırdı liseye çocukları yine cebinden karşılayarak tüm masrafları. Okumalıydı gençler okumalı adam olmalı vatana millete hayırlı insan olmalıydı bu çorak coğrafyanın çocukları. Kimse görmezken gençlerin gözündeki ışıltıyı o gördü. Kimse duymazken alışılmış çaresizliğin feryadını o duydu. İmamdı… Öğretmendi. Hasta taşıyıcıydı… Önderdi... Abiydi… Arkadaştı… Her şeyden önemlisi Adam gibi adamdı.
Evet hocam. şimdi o attığınız tohumlar filiz verdi, boy verdi. Bilgileriyle kurak coğrafyaya can verdi. Gözlere ümit geleceğe yön verdi. Hocam o çocuklar şimdi Amir oldu, memur oldu. Muhasebeci, gazeteci, işadamı oldu. O çocuklar büyüdü adam oldu hocam. Çocuklara baba, eşlere koca, arkadan gelenlere örnek oldu.
Tohum saç bitmezse toprak utansın. Hedefe varmayan mızrak utansın. Hey gidi küheylan koşmana bak sen. Çatlarsa doğuran kısrak utansın dizelerinin manasında olduğu gibi karşılıksız diktiğiniz bu fidanlar boy verdi hocam.
Kim miydi bu hoca Antalya’nın Sütçüler mevkiinden SÜLEYMAN KAŞ’tı o. İmamlığın çok ötesinden bir efsaneydi. Mesleğin ve ufkunun ne kadar açık olduğunu kanıtlayan devlet görevinin ne denli önemli olduğunu ispatlayan bir efsaneydi Süleyman hoca. Devletin hangi kademesinde olursa olsun görevini bi hakkın yapan tüm memurlarımıza örnek olsun. Kulaklarınız çınlasın hocam. Rabbim ömrünüze ömür katsın. Sizin gibi ufku ve gönlü açık insanların sayısını arttırsın.
Kim ne iş yaparsa yapsın hangi makamda olursa olsun kalbinde vatan aşkı görev aşkı oldukça kalkınır bu coğrafya. Bana neci olmadan işimi yapar maaşımı alırım düşüncesini kırıp bir adım öteyi düşleyen Süleyman hoca gibiler Varolsun.
Dünyayı iyilikler ve güzellikler kurtaracak. Bir insanı doğayı canlıyı sevmekle başlayacak her şey.