27 Mart 2020 bundan yaklaşık dört sene önce yine bu gazetedeki köşemde aynen şu satırları yazmıştım. ‘’Birinci sanayi Devrimi’ni makinalaşma, İkinci sanayi Devrimi’ni serileşme, Üçüncü sanayi Devrimi’ni ise, otomasyon ve sayısallaşma şeklinde özetlenebilecek 3 kritik aşamadan geçen dünya adını 4 sanayi devrimi olarak niteleyebileceğimiz yeni tam teknolojik çağa doğru baş döndürücü hızla evriliyor. Baş döndürücü hızla gelişiyor her şey. Bizi biz yapan bir çok yanımız yavaş yavaş kayboluyor. Merhaba diyerek uzattığımız el yok artık. Ya da karşılıklı tavla oynadığımız o günler çok hızla geride kalıyor. Mangal keyfimiz dahi alındı elimizden. Büyük bir ivmeyle yeni bir zamana uyanıyor dünya. 4. sanayi devriminin sancıları korona adıyla başlangıç olarak mı sunuluyor bize. Ara sıcaklarda önümüze neler gelecek.? Atıştırmalık olarak neleri kaybedeceğiz acaba ? İşe gidip gelmelerin evlere taşındığı, kağıt paraların sanallaştığı sıcak kanlı dostlukların monotonlaştığı bir çağ mı bekliyor bizi. Kimsenin kimseye yaklaşamadığı yalnızlığa itildiğimiz bir çağ mıdır bu? Bankalardan bakkala, kafelerden dolmuşlardan hava yolu taşımacılığına kadar insanın insana uzak kaldığı yeni bir dünya!’’ Böyle satırlara dökmüştüm yaklaşan tehlikeyi yıllar önce. Dünya yeni teknik ve teknolojik bir o kadarda yalnızlık ve bireyselliğin ön planda olduğu bir devrime gebe. Biz olan her şey yerini ben olanlara terk ediyor. Topluluklar gidiyor yalnızlıklar başlıyor. Her yönüyle teknolojik özgürlüğe hapsoluyor insanlık. Çektiğimiz bunca acının, sancının sebebi bu mu? Yeni bir dünya? Küresel baronların oyun alanına dönüşmüş bir dünya. Kendilerince kurdukları sistemin işlemesi için kendilerince aldıkları kararları uygulatma gayretinin yeri gelip virüsler yeri gelip savaşlarla dışa vurduğu bir dünya. İnsanlığın tüm dinamikleriyle oynandığı nüfus planlaması adına savaşların çıkarıldığı acıların arşa yükseldi bir avuç insanın taahkümünde ezildiği bir dünya. Kağıt parçalarına para dedikleri bununla tüm insanlığın hapsedildiği küçücük telefon ekranlarında hapsolan yüzlerin özgür zannedildiği dijital bir dünya. Ve bu dünya çok daha büyük sancılara gebe. Değişimin bizim neslimize denk düştüğü bir çağda savaşların hastalıkların yalnızlığın artacağı aşikar. İnsanın emrine verilen bilginin hayatı kolaylaştırmak için kullanılması gerektiği aşikarken insanları soyutlayan mankutlaştıran bir çağda dalından bir çiçek koparmadan bir hayvanın başını okşamadan yetişen neslin geçmişe dair her şeyden kopuk yaşayacağı eskinin unutulacağı bir neslin arafesi. Ve bu tehlikenin insanlığı felakete sürükleyeceğini haykıran bir avuç insan. Maddenin değil mananın aslolduğunu hislerin diğer tüm canlılardan insanı ayıran yegane güç olduğunun farkına varan sırların sırrına vakıf olan bir avuç insan. Halen daha ümitvarız…