“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” diyen kadim medeniyetimiz var. Düşündükçe örnek insanın bile saçlarının ağarmasına sebep olmuş bir kutlu ikaz… Doğruluk, dürüstlük tüm ahlaki öğretilerde vazgeçilmez düsturdur. Aldatmamak, muhatabını kandırmamaktır dürüstlük. “Bizi aldatan bizden değildir” diyen bir medeniyet ki imana tehdit sayılmış yalancılık. Yani sen milleti kandırıyorsan, aldatıyorsan aslında bizim dinimizden değilsin demenin bir başka şekli. Zaten kutsallar ile aldatandan daha kötüsü, tehlikelisi yoktur… Huzurun olması güvene bağlıdır. İnsan ilişkilerinde karşındaki insana güveniyorsan, onunla olmaktan memnun oluyorsan, zarar gelmeyeceğini düşündüğündendir. Bir topluluğa ait hissediyorsan kendini, oradan zarar değil fayda umduğundandır. Güveni sağlayan dürüstlüktür. Sevgiden, aşktan önce güven derler. Ne aldatan ne de aldatılan olmaktır hedef, ancak hayat bu, bazen de aldatılır insan, tecrübedir, yaşanması gerekiyormuş der. Özellikle çağımız politikacılarında örnekleri çoktur. Modern çağımızın bir özelliği de algı dünyasında yaşıyor olmamızdır. En güvenilmez kişinin sözünün eri insan gibi, en doğru insanın hain gibi gösterilmesi bu algı sayesindedir. Ancak aldatan olmanın vebali büyüktür, bilene… “Aineşi iştir kişinin lafa bakılmaz” der dururuz. Algı maalesef olgunun önündedir. Araştıran, sorgulayan, eleştiren değil hatta okuduğunu anlamayan yığınlar var. O halde ne yapmalıyız? Nasıl doğrunun, hakkın, adaletin, iyiliğin, merhametin, vicdanın, asaletin, zarafetin güzelliğini, insan olmanın onurunu anlatacağız. Sözümüz ile özümüz bir olmadıkça anlatmanın da bir faydası olmadığı açık… Konuşan, yazan, savunanın süslü sözleri değil, bunlar karşısında elde ettiği menfaatleri ölçümüz olmalı. Bugün ak dediğine yarın kara diyen ve sürekli menfaatini gözeten, her devrin insanının allı pullu programları, sözleri aldatmamalı bizleri. Zamanın ruhunu takip etmek çok önemli ancak bunun için de yeterli eğitim ve farkındalık gerekli. Eğitim ve eğitim… Kadim medeniyetimizin basiret, feraset diye bahsettiği sağlıklı düşünmenin olabilmesi için niyet önemlidir. Dürüstlük ve doğruluk önceliği olana verilen bu özellik insanı aldatmak ve aldanmaktan korur. Bir makam elde edip, imkanlarını kullanarak servetime servet katayım niyeti ile işe başlayanın gideceği yer bellidir, sonu hüsrandır. He ne kadar, hizmet aşkı, halk millet sevdası dense de niyetin bozuk olması sonunu belirler. Dedem “İşin sonuna bak evlat” derdi…