Bugünlerde sancılı ve krizleri hiç bitmeyen orta doğunun yaramaz çocuğu İsrail’in orantısız güç kullanımı ve savaşa dönüşen Filistin işgali ile yatıp kalkıyoruz.
İsrail Filistin anlaşmazlığı yıllardır var. Bu anlaşmazlık yıllardır da çözülemedi. Tarihte Filistin olarak yer alan topraklar günümüzde Yahudilerin etnik olarak devletleştiği bir ülke olarak Filistin’i neredeyse haritadan silinecek hale getirdi. Kalan topraklarda da terörizmle mücadele adı altında Müslüman halka çocuk, yaşlı, genç, kadın ve erkek denmeden etnik katliam uygulanmakta.
Ne yazıktır ki Müslüman halklardan oluşan devletlerden de yeterince ses gelmemekte. Ses gelenlerde cılız kalmakta veya sadece kınamayla ve basit protestolarla işi geçiştirmekte. Yani bu zulme karşı aşırı pasif kalınmakta.
Ülkemizde de bu zulme sessiz kalmak istemeyen halkımız bilinçli veya bilinçsiz olarak bireysel yada gruplar halinde sosyal medyada protestolar ederek sesini duyurmaya çalışmaktalar. Zaman zamanda alanlarda gösteri ve mitingler yapmaktalar. Hep bir ağızdan zulmün durması için dualar edilip çağrılar yapılmakta… Ama nafile sesi duyacak muhatap alacak kimse yok. Karşısında güçlü bir birliktelik görmeyen İsrail bildiğine okumaya devam etmekte.
Ayrıca bireysel olarak Yahudi mallarına uygulanan protestolar ve tepkilerden İsrail ne kadar etkilenecek malum… Zaten bu konuda da belirsizlik var. Yabancı sermayeye ait olan birçok ürün Yahudi malı olarak adlandırılmakta. Buna binaen bu yabancı sermaye kökenli meşrubatlar, kafeler, lokantalar, deterjan markaları protestolara maruz kalmakta. Ama velakin burada zarar gören o firmaların kendisinden çok işletenler veya çalışanlar olmakta.
Bir devlete karşı veya bir cemaate karşı protesto yapılacaksa bu bir devlet politikası olarak benimsenmeli ve alt yapısı devlet tarafından organize edilerek halkın da buna katılması sağlanmalıdır. Devletin kabullendiği vergisini aldığı tüm üretim ve hizmetlerin geliri savaşa katkı sağlıyorsa devletimiz acilen gereğini yapmalıdır…
Bizde boykot siyasi görüş ve dini görüşe göre ya da bireysel bazda şekillenmekte. Ama asıl olması gereken top yekun, devletiyle, milletiyle hep beraber yapılacak sonuç odaklı boykottur.
Ülkemizde yapılan bazı boykotlara bakınca ne sonuç çıkaracağını kestirmek çok zor oluyor. Örneklemek gerekirse; birileri çıkıp kanalizasyona yabancı sermaye kökenli meşrubatları döküyor, Ama o meşrubatlara para verip alıyor. Yine yabancı sermaye imalatı telefonla sosyal medyasından paylaşıyor, Ama bu sosyal medya mecrası da o eleştirdiği boykot ettiği yabancı sermayeye ait. Şimdi burada bir boykot mu var? Yoksa bilmeden bir yerlere hizmet mi var?
Göründüğü üzere birçok boykot sadece farkındalık olarak kalkmaktan öte gidememektedir.
Bazen amacını aşarak, polemiklere gebe, neye ve neden yapıldığı tam belli olmayan, kim taraf, kim karşıt, bilinmeyen, çoğu zaman reklam kokarak yapılan protestolar olmakta. Bunların birçoğu faydadan çok zarar olarak karşımıza çıkabilmekte.
Bir diğer hususta bazı firmalara karşı acımasızca davranılmakta. Yahudi veya yabancı sermayeye ait ürün satmaması veya hizmet vermemesi istenilmekte. Bu firmaların çoğu yerli olmasına rağmen, zamanında sponsorluk anlaşmasını yapmış, satış kotasını ve limitini belirlemiş, şartlı anlaşmalar yapmışlar. Bu durumda anlaşmalara uymayan tarafın cezalara, tazminatlara ve ağır yaptırımlara maruz kalacağı kesin. İşte böyle olunca da devlet desteği söz konusu olmadan bu firmalar ne yapabilir…
Onun için devletin izni ve gözetiminde işini yapan firma ve kuruluşları protesto etmemiz gerekirse; yasalar ve kurallar dahilinde kırmadan, dökmeden protestolarımızı ifa edip, gerekli olan farkındalığı medenice yaratmalıyız.
Sağlıcakla kalın…