Bu sıralar hepimiz sanırım biraz karışık, sarsıntılı hissediyoruz. Bomboş yollar, iş yerleri, avm ler.. Hiç alışık olmadığımız manzaralar.
Evde olmak zorunda olduğumuz zamanlar..
Gitmeden yaşayamayacağını düşündüğün ama gitmemek gereken iş...
Ve bu durumun bütün dünya için geçerli olması tam bir bilimkurgu filmi gibi hayatımız bu aralar.
Bu durumun bize farkettirdiği bazı gerçekler oldu: kafamızda hayat için kurduğumuz sağlam zemin sallabilirmiş, değişmez kurallar değişebilir, belirlediğin rutinlerin bozulabilirmiş.
O sebeble belkide sıkı sıkıya tutunduğun bi sürü şeyin anlamsızlığı ortaya çıkıyor.
Eskiden kullandığım ve aşırı sevdiğim bi parfüm vardı bitmesin diye sıkmaya kıyamazdım. Şimdi baktım masanın üstünde öylece duruyor, sıkmıyorum, unutmuşum varlığını bile. Oysa bir zamanlar vazgeçilmezimdi demek ki insan vazgeçebiliyor..
Hayatına baktığında, hayatında olanlara, en büyük büyük tehlike sevdiğin şeylerin bağımlısı olman. Herşey olabilir insanın vazgeçilmez dedikleri.
İnsan.
Sevgi.
Parfüm.
Para.
sigara.
ve hayatımızda yer alan pek çok şey.
Bağımlı olunan ve olunabilecek herşey geride de bırakılabilmelidir. Bırakılması gereken zamanlar gelebilir.
Çünkü zamanında senin bırakamadığın herşey günü gelip seni bırakınca derin yaralar açabilir. Çok sevdiğin o şey sana zarar verebilir.
O zaman bırak bağımlılıklarını
Gitmek istiyorsa gitsin insan
Bitecekse bitsin parfüm
Sigara zararlı bırak
Artık Sende heyecan , çoşku, neşe uyandırmayan eski hayalleri bırak
Yüreğine dokunmayan yollardan ayağını çekebilirsin
Hastalandın mı, bırak ahlanmayı geçer yeniden iyileşirsin
Herşeye kafayı takmayı bırak
O Ne dedi bu ne dediyi bırak
Makam, koltuk sevdasını bırak
Gelecek kaygısını bırak
Takılıp kaldığımız herşey, her konu bizi aşağıya çeker.
Bırakalım ve ilerleyelim...
Buddha ne demiş " Bırakmayı öğren mutluluğun anahtarı budur"
Ve aslında ihtiyacımız olanın herşey, istediğimizin çok azıdır.