Bilim, hakikati bulma aracı olarak vazgeçilmezimiz ve başımızın tacı…
Bilim insanlarının eğitim yolu ile öğrenci yetiştirmesi ve bilimsel araştırma yapmasının yanında belki de en önemli görevlerinden birisi; toplumu aydınlatmak ve onları anlayacakları dilden bilgilendirmektir…
Pandemi döneminde bu yönde bir bilgilendirme için kamuoyu önüne sürekli çıkan bazı profesör ünvanlı bilim insanlarını önceleri pür dikkat dinledik. El yıkamanın nasıl olacağını, maskeyi nasıl takacağımızı uygulamalı olarak ana akım medya ve meşhur haber kanallarından defalarca izledik…
Geldiğimiz süreçte sayıları onu geçmeyen göz önündeki bu meşhur kişilerin pek de iyi bir sınav verdiği söylenemez. Bilimin bir tabu olmadığını, eleştiriye, şüpheye açık olması gerektiğini bilim tarihini okuyanlar bilir. Bilim; felsefesi ve mantığı olan yanlışlanabilir bir olgudur. Böyle olduğu halde yurt dışında yayınlanan bir makalenin tercümesi veya üzerinde şaibe olan bazı küresel kurumların raporlarının ısrarla kesin doğru gibi dikte edilmesi bilimsel bir yaklaşım değildir…
Ekranların politik tartışma programlarında da aynı durum söz konusudur. Kanalların kadrolu çalışanı gibi her akşam ve her konuda fikir beyan eden profesör ünvanlı kişiler de aynı şekilde bilime ve bilim insanına olan saygıya zarar vermektedir. Kısa vadede bir makam elde edilse bile uzun vadede bilim vakarıyla anılmayan politik bir figür olarak zihinlerde yer alırlar. Bilim insanının kişi ve kurumların değil, hakikatin peşinde olması beklenir. Bu sözün bilim insanının politikaya girip, girmemesi ile alakalı söylenmediği ehline malumdur…
Bilim yuvaları olması beklenen üniversitelerimizin sağlam iradeli, vakur, her hal ve şartta hakikati söyleyen bilim insanlarının omuzlarında yükseldiğinin örnekleri şanlı tarihimizde çoktur. Ne zaman ki bilime, bilim insanına gerekli itibar verilmemiş, sultanların yanında menfaat elde etmek için bulunan bilim insanları türemiş işte o zaman çağın gerisinde kalmışız…
Özgürlük herkese her kuruma lazımdır, mukaddestir ve kimsenin başkasının özgürlüğünü kısıtlama hakkı yoktur. Ancak en çok da özgürlük bilime yakışır. Klasik eğitim anlayışımızın ezbercilikten kurtulup; eleştirel, analitik düşünceden beslenen ve şüpheci bir bakış açısına geçmesi elzemdir. Bu konuda çözüm önerileri sunan, bilimsel seviyemizi sorgulayan Prof. Dr. Zekai Şen Hocamız ilgi duyanlara bir hazinedir…