İnsanlığın varoluşundan beri hayata anlam katma düşüncesi güncelliğini korumuştur. Çoğu zaman filozof diye kitaplarını okuduğumuz, gözümüzde büyüttüğümüz nice düşünürlerin hayatlarının son zamanlarına kadar bu arayışlarının devam ettiğini görmekteyiz. Bazılarının bunalıma girip intihar ettiklerini öğrenince hayal kırıklığına uğradığımız olmuştur…
Mevcut otoriteler ile hakikat sözünün çatışmasını göze alamayan filozofların imtihanları daha çetin olmuş ve kimileri vardıkları hakikatten vazgeçmiştir. Fikir dünyasındaki bocalamalarının sebebi de bu olmuştur. Kimileri de içinde bulundukları toplumun ve otoritenin baskısına rağmen hakikat sözünden dönmemiş ve bedel ödemeyi de göze almışlardır…
Tarih boyunca kula kulluğu reddedip, Yaratıcıdan başkasından medet ummayan yiğitler her daim olmuştur. Güce tapan, otoriteye ram olan dalkavuklar da hiçbir zaman riske girmeyip, elini taşın altına koymayıp, gemilerini yürütmeyi tercih etmişlerdir. Toplumun, devlet idaresinin bozulmasının en büyük sebebi de bu olmuştur…
Haksız kazanç, hırsızlık, yolsuzluk veya rüşvet devlet idaresini çürüten bir kanserdir. Devlet idaresinde olanların bulundukları makam; menfaat elde edecekleri, zengin olacakları bir yerden ziyade ateşten gömlek olarak görülmedikçe bu kanser yayılır. Kadim medeniyetimiz ateşten gömlek olarak gören sayısız örnekler ile doludur. Devlet malından bir hırka alanın bile canını verdiği halde ebedi hayatta azap içinde olacağı ölçüsü kesindir.
Milletin vergileriyle oluşan devlet kaynaklarına göz dikenin, işlediği suçunun karşılığının olmaması ise toplumda adalet duygusunu yok edeceğinden en acı olanıdır. Bir buçuk milyar olarak devletin başına gelen idarecilerimizi alkışlamak, dalkavukluk ve ikiyüzlü davranmak yerine; hakikati söylemediğimiz sürece refah hayaldir. Çünkü toplumlar layık olduğu üzere yönetilirler. Vicdanımızı rahatlatacağımız ritüellerden öte gitmeyen iyiliklerimizin de kurtarıcı olamayacağı açıktır…
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Zulme rıza zulümdür. “Menfaatini korumak için güç sahiplerine dalkavukluk yapandan daha alçağı yoktur” der, Kafkas Kartalı…
Yapılan iyiliği teşvik etmek, övmek nasıl hakikat erlerinin gocunmayacağı bir asil davranış ise; yapılan kötülüğe de karşı bir duruş sergilemek o derece asildir…
Yolsuzluğun arttığı bir toplumda yoksulluğun artması bir matematik kuralıdır. Yolsuzluğa karşı durmak milletin yoksullaşmasına karşı panzehirdir, önleyici bir tedbirdir…
Her konumda insanın kendi çapında yapması gereken budur…
Selam olsun milletin hakkını savunan hakikat erlerine…
Muhabbetle…