"Hangi yol daha uzundu? Kalbimizle çıktığımız mı, aklımızla baktığımız mı?"

Yolların kendine has kuralları vardır. Tozdan, topraktan, uçurum kenarından, gerekirse ateş çemberinden geçeceksin. Ya da bir durakta oturup, mucizeyi bekleyeceksin. Gelirse ne mutlu...

Durak " kalabalıksa" diye düşünmek gerekir. Sıraya girmek, hatta arada karışıp yok olmak da var. Öyleyse bu da seçilen bir yoldur. Ne yaparsak yapalım, hepsi birer yoldur.

Yolda genellikle tek başınayız ama çift yollar da var... Ve hayatın kuralına uygun olarak bu yollar pek karışık. Yüksek ihtimalle sıcakta seraba, soğukta toluya tutulacak insan...

Her yolculukta olduğu gibi arada dinlenmek, nefes almak gerekir. Sarraf tartısıyla ölçüp biçmek, önümüze, arkamıza ara sıra dönüp bakmak gerekir. Öyle ki bazen gölge bile ürkütücüdür, çoğu zamansa aldatıcı.

Yol, yolculuk ve yolcu bir bütün... ayrılıklar, mutluluklar, gülüşler, düşüşler, gel, gitler hepsi sınav kağıdı, zamansa en gaddar öğretmendir. Hikayenin sonu birbirinin benzeri olsa da, kumaşı ve rengi daima farklıdır, başkadır.

Acelesi olan Yolcu yanında Azrail'i taşır, yavaş gidense sabrını...