Erenler, dünyanın kendisine yalan derler. Yalan dünya için türkülerimiz vardır. Kadim medeniyetimizin fani dünya diye bahsettiği dünyanın hoşluğu sonunun ölüm olması ile son bulur. Tek gayesi bu dünya olanların etik ve ahlak değerlerini kullanması kadar büyük bir yalan yoktur. Müşterisi çok olan bu yalanın söyleyeni her devir kalabalıkları peşinden sürüklemiştir… “Ne garip değil mi; Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız. “ Dostoyevski yıllar önce bu sözü söylerken, çok daha fazla düşünen tefekkür eden bir insanlığa hitap ediyordu… Sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanları nasıl belirliyoruz? Çağımız insanının okur yazar olanının bile okuduğunu anlama oranı yarıya yakınken, sağlıklı düşünmeden uzak toplumları istenilen tarafa yönlendirmek çok daha kolaydır… Küresel sistemin aktörlerini yüceltmesi ve kahramanlaştırması beklenen bir durumdur. Bu tür algıların fark edilmesi zaten zordur. Acı olan göz göre göre söylenen yalanlara inanmaktır. Yalana inanmak için aidiyet bahanesi veya menfaat ilişkisi yaygındır… Her demografik yapı için sosyolojik olarak incelenmesi ve çözüm önerileri sunulması gereken yalana inanma davranışı toplumların geleceğini belirleyen bir durumdur… İnsanların kişisel gelişiminde gerçeklikten uzaklaşmaması çok önemlidir. Rasyonellik, kritik analitik düşünme; olası başarısızlıklardan alınacak derslerin büyüklüğünü belirler. Aynı şekilde kazanılan başarıların sürekliliği için de hakikatten uzaklaşmamak fevkalade önemlidir… Dünyayı bir imtihan yeri olarak gören kültürümüzün; yalan konusundaki ikazları inanç ile özdeşleştirme kadar keskindir. Evrensel olarak hoş görülmeyen tüm fiillerin yapılmasının mümkün olabileceğini ancak yalanın toleransının olmadığını da söyler. Hal böyle iken söylenilen yalanlara inanmaktır toplumu ifsat eden. Yalana inanmayıp sorgulamak, eleştirmektir toplumu zinde tutan. Öğrenilmiş çaresizlikle veya menfaat hesabı ile sessiz kalmak ikrardır. Toplumların etik ve ahlaki değerlerinin nesillere aktarılması; yaşanılması ve yayılması ile mümkündür… Yalan ile gerçek aynı yerde bulunmaz, birinin olduğu yerde diğerinin savunucuları da barınamaz. Yalana inananın çok olduğu yerde hakikat erlerinin işi zordur. İbni Sina asırlar öncesinden “Görmek istemeyenden daha körü yoktur” der. Bu nasıl bir dünyâ, hikâyesi zor; Mekânı bir satıh, zamânı vehim. Bütün bir kâinat muşamba dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim. Muhabbetle…