Hiç düşündünüz mü bilmem, ama benim hiç aklımdan çıkmayan, kendime açıklayamadığım bir konudur ülkemizdeki Antrenörlük mesleği ve dolayısı ile Antrenörlük eğitimi! Özellikle ülkemizde bazen bir takımın, bazen de bir sporcunun aldığı başarının hemen ardından destan yazdıklarından söz edilir! Burada destan yazan sporcuların kendileri mi yoksa Antrenörler mi? Ben bir türlü anlamış değilim. İşte beni de en çok ilgilendiren sorunun bu olduğunu, artıları-eksileri ile ülkemizde yetişen antrenörleri bu yazımda tartışmaya açmak istiyorum;
Sporcuların başarılarının temelinde kuşkusuz o branşla ilgili hem fiziksel ve hem de psikolojik yeteneklerinin var olması yatar. Ancak bunun yanında; Bilgili, becerikli ve alanında donanımlı olan Antrenörlerle bu başarı daha da çabuk kazanmaktadırlar, durum böyle olunca ülkemizdeki antrenör eğitimine bakmak durumundayız. Bu eğitim farklı kişi ve kurumlar tarafından verilmektedir.
Son yıllarda ülkemizin bir yabancı sporcu pazarı haline geldiğini görünce ve de öz değerlerimiz olan (gerek sporcu ve gerekse antrenörler) beni son derece üzüntüye boğmaktadır. Yabancı karşıtı olduğumu düşünmenizi istemiyorum çünkü değilim ve kaliteli antrenör ve sporcuların belirli (az ve öz sayıda) ülkemizde olmalarının yararına inanan, ancak ülke sporumuza uzun vadede çözüm getireceğine inanmadığımın altını çizmek isterim ve ayrıca bu konuyu detaylarıyla konuşabilirim.
Bu bağlamda ülke olarak uluslararası arenada başarılı olan sporcularımızın eğitiminde aktif görev yapan antrenörleri mercek altına almak zorundayız. Bu konuda öncelikle ilgili spor dalının hangisi olduğu (bireysel ya da takım sporu) önemli bir rol oynamaktadır.
Ülkemizde Antrenörlük Spor Genel Müdürlüğümüzün uhdesinde olan bir kurumdur, yani Antrenörleri Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Spor federasyonlarının teklifi ile Spor Eğitim Dairesince açılan 21 günlük antrenör kurslarını bitiren ve başarılı olanlar antrenör olur. Yanlış duymadınız 21 günlük kurs sonucu lise mezunu olan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu kurslara katılabilir.
Diğer bir taraftan sayıları 80 ile 90’ı bulan üniversitelerimizde Spor Bilimleri Fakülteleri ve Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu bünyesinde var olan Antrenörlük bölümlerinde 4 koca yıl ve 8 sömestr boyunca antrenörlük eğitimi gören çocuklarımız ancak B antrenörlük belgesini almaya hak kazanır. Şimdi soruyorum sizlere 21 günde federasyonlarca açılan kurslara katılıp Antrenörlük belgesi almak varken 4 yıl okumanın mantığı var mıdır hiç düşündünüz mü?
Sonuç olarak bir antrenör kendi branşında neleri bilmesi gerekiyorsa 21 günde öğrenebilmesi mümkün olmadığı gibi, üniversitelerde ki 4 yıllık bir eğitim süresi de oldukça fazladır ve dünyanın hiç bir yerinde böyle bir eğitim yoktur. Bu bağlamda bu konunun ilgili kurumlarca tekrar gözden geçirilmesinde yarar görüyorum. Çünkü ülkemizin sporda kalkınması ancak ve ancak iyi yetiştirilmiş kaliteli antrenörlerimizle mümkün olacağı inancındayım.