Aslında geçen hafta Helsinki’de “Matka Messut” yani İskandinavya’nın en büyük turizm fuarında olmamız gerekiyordu. Yıllarca bu fuara IDEAL olarak katıldık. 
Alanya’mızı ve Türkiye’yi temsil ettik. 
Bu sene gitmemeye karar verdik. 
Onun yerine uçağa atladık, günü birlik “İzmir Tarım Fuarına” gittik.
Bu ne alaka diyeceksiniz. Tabi ki stand açmadık. Ziyaretçi olarak katıldık. İyi ki gitmişiz.
Neler öğrendik?
Bir kere biz tarımı daha babadan kalma yöntemlerle yapıyormuşuz.
Yani, Amat Ağa seraya muz ekti. Hadi biz de ekelim.
Hüseyin ağa Gazipaşa'da 100 dönüm kapattı. Hadi bizde kapatalım.
Komşu muşmulaya göktaş attı. Biz de atalım.
Sen bahçeye 18 46 verdin. Hadi ben de vereyim.
Bahçeyi gök böcü bir sarmış. Ben ilaç veriyorum, yandaki vermeyince, tesiri yok. Sonra zehir üstüne zehir.
Şu anda mevcut üretilen muzlar için yeteri kadar sarartma tesisi yok muş. 
Bilenler söylüyor. 
Ve biz Alanyalılar olarak ilaveten 2000 dönüm muz serası kapatmışız.
Oh ne güzel. İnşallah bir kaç sene sonra mal elimizde kokmaz.
İzmir fuarı üç büyük hole bölünmüş. 
A holünde, fidecilik, sulama sistemleri, hayvancılık yöntemleri, süt makinaları, B ve C holünde tarım makinaları sergilenmekte idi. 
D bölümü de mescit olarak ayrılmış.
Neyse İzmir tarım fuarında pek aradığımı bulduğumu söyleyemem.. 
Avokado yetiştiriciliği ile ilgili daha çok bilgi toplamak istedim ama Ege'de pek Avokadoyu bilen yok gibi. 
Ama dostlarımız bizleri fideci bir grupla tanıştırdı.
İspanyol firması, sistemi İzmir’e kurmuş. 
Sadece “zeytin ve badem” çeşitleri satıyor. 
Fideler ve yetiştirme yöntemleri tamamen bildiğimizden ve gördüğümüzden farklı. Ağaçlar bodur ve sık ekim.
Neredeyse el değmeden ürün yetiştiriliyor. 
Makine topluyor, makine suluyor. Ağaçların başında meyve çaput gibi. Bizler 4 zeytin ağacını döverek neredeyse 1 hafta da topluyoruz. Dalları kırdığımızdan da yıl seçiyor diyoruz.
Halbu ki yeni sık ekimde ağaçlar ufak. Makina topluyor. Dallar kırılmadığından da yıl seçmiyor. Zevk veriyor.
Lafın kısası, trendler değişmiş.
Gördüğüm kadarı ile ceviz, badem ve zeytin revaçta.
Favorim ceviz.
Tabi ki avakado kral.
Sanırım muz yapmak için, önce işim sadece tarım olacak. Daha da önemlisi profesyonel olmayı öğrenmek gerek.
Lafın tekrar başına dönersek, neden turizm fuarına gitmedikte, tarım fuarına gittik?
Emlak fuarı olarak, yıllarca ülkeden ülkeye, şehirden şehire koşturduk. Ülkemize döviz kazandırmak için çabaladık. Yeri geldi yılda 20 yurt dışı fuarı yaptık. Devletimizden hiç bir zaman 1 lira teşvik alamadık. Maaliyetler çok yüksek.
İkincisi, gitiiğimiz fuarlar da önceki gibi, oo, Alanya demiyorlar. Ne dediklerini yazmak dahi istemiyorum. Biz ne kadar da öyle değil, böyle desekte, batının penceresinin manzarası farklı.
Alanyamızın iklimi ve toprak yapısı her türlü meyve ve sebzeyi yetiştirmeye müsait. Fuardan sonra gördüğüm her boş araziye birşeyler dikmek geçiyor içimden. Alanya’dan Sedire’ye giderken vah vah diyorum. Yeşil Oba, Tosmur, Mahmutlar. Beton üstüne beton. Tarım arazileri katledildi. Gereksiz binlerce insan göçü geldi. Yerli insanlarımız hızla fakirleşti.
Şimdi İmamlı’nın dağlarında dozerlerle tarım arazisi açıp muz dikmeye çalışıyoruz.
Bu arada yeni imar planı 500.000 kişi ölçekli. 
Yani daha çok niteliksiz insan göçü. 
Daha çok beton.
Oysa elimizde ki yeşil alanları ve tarım alanlarını koruyabilirsek hem refahı arttırır hem de güvenliğimizi daha iyi sağlayabiliriz.
Tarım ve turizmi yan yana sürdürebilirsek halkımızın refahı artar.
Dikili ağacımız olsun.