İlkokul yıllarında ders kitaplarımızda yazardı. Öğretmenlerimizde övünçle anlatırlardı. Biz dünyada tarım üretiminde kendi kendimize yeten beş ülkeden biriydik. Üretilen tarımsal ürünlerin fazlası ihraç edilir veya devlet tarafından işletilen birlikler, fabrikalar, entegre tesisler tarafından değerlendirilip, çiftçinin ürünü mutlaka hakkını bulurdu. Bizim için bir övünç kaynağı olan tarımla ilgili bu tesislerin birçoğu Avrupa’nın en büyükleri veya hatırı sayılı olanlardandı. Ama bunlar günümüzde özelleştirme adı altında satılarak veya amacı dışında kullanılarak yok edildi. Hatta birçoğu yabancı sermayenin eline geçti. Bundan sonrada tarım üretimi günden güne gerileyerek, eriyerek birçok üründe dışa bağımlılık veya içerde üretilende gelir kaybı veya zarar etmeler başladı. Lafın kısası üretimini yaptığın malın öncelikle pazarlamasını, işlemesini, paketlemesini, depolamasını ve lojistiğini yapamazsan sınıfta kalırsın. . Ne yazık ki; hem ülke, hem de Alanya olarak bu konuda sınıfta kalmış durumdayız. Sınıfı geçmek içinde planlı ve denetimli, devlet imkanları dahilinde, birlikler kooperatifler, kuvvetli özel ve kamu iştiraklerine ihtiyaç var. Tarım konusunda Bölgemiz Alanya’ya bakınca narenciye ile öne çıkıp, muzla ünlenip, avokado ile şahlanan tarımımız, zorluklar altında ilerlerken bir taraftan da ölmeye devam etmekte. (Alanya’da tarımı en çok öldüren kontrolsüz bir büyüme geçiren konut bazlı inşaat sektörü ile aşırı yükselen tarımsal ilaç, gübre maliyetlerinin yüksekliği ve işlenmesi kolay tarımsal alanların yetersizliği de diyebiliriz) Alanya’da ilk önce narenciye öldü. Türkiye’nin her tarafına gönderilen, ihraç edilen, iki tane paketleme ve işleme fabrikası bulunan, hatta devletin en büyük virüssüz narenciye fidanı üretim işletmesi bulunan Alanya’da narenciye ölerek yerini beton yığınlarına bıraktı. Örtü altı üretimiyle turfanda sebzeciliğin merkezi haline gelen bölgemiz arz talep dengesini iyi yönetememesi, dengesiz üretim sebebiyle üretilen domates, salatalık, patlıcan masrafını kurtaramayınca derelere döküldü ve örtü altı serada sebze üretimi azaldı veya öldü. Yaylaların kralı olan kiraz aşırı ekim ve yetersiz ihraç nedeniyle dalında kaldı, kurtlanarak öldü. Dağ bayır, muz seraları yapıldı. Hem sulama suyu sıkıntısı yaşandı. Hem de masrafını kurtarmaz oldu. Yerini diğer alternatif meyve ve sebzelere bırakmaya başladı. Şimdilerde ise moda avokado. Aşırı bir ekim var. Nedeyse Alanya’ya yakın kar yağmayan neresi varsa bahçeler oluşturulmakta. Tabi bu komple Akdeniz’e kıyı olan bölgelerde Muğla’dan Hataya kadar devam etmekte. İnşallah sonu limona benzemez. Görüldüğü üzere; tarım üretimi ile ilgili yapılan birçok iş plansızca ve denetimsizce olmakta. Mutlaka planlama ve denetim ile beraber, üretim ve tüketimle ilgili ciddi bir devlet politikası olması gereklidir… ‘’Hem üretici kazanmalı hem de tüketici memnun olmalı’’ diyerek bu haftaki yazımızı sonlandıralım. Kalın sağlıcakla…