Su hayattır ve bir yerde canlılık belirtisi ancak suyun olmasına bağlıdır. Doğanın muazzam dengesi suyun azlığı ve çokluğu ile bozulabilir. Azlığı kuraklığa çokluğu taşkın ve sellere neden olan bir afet şeklidir. Küresel ısınma neticesinde oluşan iklim değişikliği bizi kaçınılmaz sonuçlara götürmektedir. Dünya tedbirler üzerinde kafa yorarken ülkemizde de çok değerli afete hazırlık çalışmaları planlama şeklinde yapılmıştır ve yapılmaktadır…
Bakanlığa bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün yaptırdığı taşkın ve kuraklık planları detaylı bir şekilde, gelmekte olan tehditleri haber vermekte ve yapılması gerekenleri adım adım sıralamaktadır. Yapılması gerekenleri yapacak olan ise bellidir. Genel ve yerel hangi birimlerin ne kadar bir maliyetle yapacağı dahi belirlenmiştir. Bu bir mühendislik hizmetidir ve afetin boyutu en ince detayına kadar hesaplanabilmektedir. Örnek olarak taşkının ne zaman olacağı bilinemez ancak olduğunda nerelerin taşkına maruz kalacağı hangi derinlikte hangi genişlikte sellere sebep olacağı bellidir. Alınması gereken tedbirler de koordinatlarına kadar bilinmektedir…
O halde afetler dolayısıyla çok büyük zararlar ile karşılaşmamak için uygulamaya geçmekten başka çaremiz yoktur. Felaketler olduktan sonra harcanacak on lira yerine, olmadan harcanacak bir lira felaketi önleyebilir. Genel ve yerel yönetimlerin koordineli ve kamu yararı düşüncesiyle acilen harekete geçmesi hayati derecede önemlidir. Suyun hayatın kaynağı olduğu, önlem alınmaz ise afet sebebi olduğu unutulmamalıdır.
Bir de suyun azlığı ile oluşacak kuraklık vardır ki yavaş seyreder ancak selden daha tehlikeli sonuçlara sebep olur. Yağışların azalması ve yeraltı sularının beslenememesinden dolayı su seviyesinin düşmesi, kontrolsüz sondajlar tam bir felaket sebebidir. Tarım politikasının suyun verimine göre planlanmaması ve günlük menfaatlerin gözetilerek sürekli daha derinlerden su çekilmesi ise özellikle deniz kıyılarına yakın bölgelerde çok büyük risk içerir. Zamanla deniz seviyesinden çok aşağılardan çekilen suya deniz suyunun karışması yüzlerce yılda oluşan akiferlerin tamamen kullanılamaz hale gelmesine sebep olur.
Sulama kanallarının tamamlanması, mevcut su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi hepsinden önemlisi elektrik üretilen hidroelektrik santrallerinin artırılması suyun afetine iki yönlü çözümdür. Barajlar hem içme suyu temininde hem de taşkın kontrolünde de eşsiz bir kaynaktır.
Sorun da çözüm de bellidir.