Bryan Adams’ın harika bir şarkısı var summer of 69. Çok severim. Şarkıcı hep 69 yılının yazına dönmeyi hayal eder. Hayatımın en güzel günleriydi der.
Biz de dostlarımızla turizm esnafı yada hayatını dolaylı olarak  turizm vasıtasıyla kazananlar olarak oturup eski turizm günlerini yad ediyoruz.
Ben kendimi bildim bileli hiç değişmez.Yıllardır muhabbet hep şu dur.Kışın deriz ki; bu sene çok turist gelecek. Rekor olacak. Nisan gelince, daha erken canım deriz. Mayıs’ta her sene bir durum olur, ya Avrupa’da havalar iyidir, ya futbol şampiyonası, ya buz hokeyi, mutlaka bir şey vardır. Haziranda umutlar okulların kapanmasına bağlanır. Böylece yaz biter. Ama şu bir gerçek her sene bir önceki yılı aratır.
Bu sene mi? 2018.
Haziranın ortasına geldik ama maalesef Alanya için pek iç açıcı bir yıl geçtiği söylenemez. En azından benim edindiğim intibah öyle.
Esnaflarla konuşuyorum, Sıkıntılı.
Barcı - lokantacılarla konuşuyorum. Sıkıntılı.
Emlakçılarla konuşuyorum. Sıkıntılı.
Aslında Türkiye’ye ve Alanya’ya gelen turist sayısında sıkıntı yok. En azından rakamlar onun  söylüyor. Hesaplar tutuyor. Peki sıkıntı nerede?
Alanya merkeze gelen Avrupalı sayısında ciddi bir gerileme var. Hollanda, İsveç, Belçika, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Almanya. Bu adamlar kayboldu.
Peki ne oldu?
Bu insanlar her şey dahil müşteri değiller. Genelde apart otellerin müşterisi.
Biz ne yaptık?
Adam-akıllı apart otelleri ya daireye çevirip yabancılara sattık, ya da öğrenci yurdu haline getirdik. Geri kalanlarda her şey dahil’e geçmiş. Dünyanın en komik turizm olayları.
Koca şehir de bir tane uluslararası marka yada zincir otel yok. Butik otel sayısı elin parmaklarından az. Pansiyon bile kalmamış.
Varsa yoksa doldur boşalt otelleri. Ki; bu adamları silah zoru ile otelden dışarı çıkaramazsınız. Çünkü cepte para yok.
Burada kesinlikle her şey dahil otelleri suçlamıyorum. Sebep değil, sonuçtur. Zaten olması lazım. İspanya 80 milyon turist alırken, biz 40 milyon hedeflemişiz. Bu gerekli.
Aslında bu görünen sorun buz dağının sadece üstü. Buz dağının altını doğru, sorunlar yapısal. Oralara hiç girmeyeceğim.
Gün itibarıyla sonuç şu: Turist sayısı artarken, turistin harcama miktarı hızla düşüyor.
Soru şu; nasıl olurda profili yüksek turisti ülkemize ya da Alanya’ya getirebiliriz ve turizmi 12 aya yayabiliriz? Değil mi?
Evet acil çözüm lazım.
Günlük çözün değil. Zaten olmaz. Etkin ve ayakları yere basan bir turizm stratejisi. Kısa, orta, ve uzun vadeli. Bu sadece Alanya’nın sorunu değil tüm Türkiye’nin turizm sorunu.
Birincisi; hastanın karnı ağrıyor. Var bir sıkıntı. Görmezden gelirse, doktora gitmezse, apandisit patlar. Sonrası malum.
Ben şahsen Alanya bir çok kişinin bu tür konulara kafa yorup çözüm üretebileceğine inanmıyorum. Pek çoğunun umurunda bile değil. Derneklerde kendilerine ayrılan sandalyelerine oturan bile yok.
İkincisi; Doktorlar var. İki tane nur topu gibi Üniversitemiz var. Turizm alanında olağan üstü bilgili turizm fakültesinde profesörlerimiz, değerli hocalarımız var.
Üniversite-Belediye-Kaymakamlık-Ticaret odası ve akil turizmciler grubu sorunu çözer. Akil insanlar grubundan kastım; Alanya’da turizmi, turizm pazarlamasını, destinasyon pazarlamasını, şehir planlamasını, şehir estetiğini bilen çok sayıda olağan üstü yetişmiş insanlar. Tabi ki konunun en büyük paydaşı şehirde yaşayan halktır. Şehir halkının dahil olmadığı hiç bir organizasyon başarıya ulaşamaz.
Bu çalışma grubu planlamayı yapar ve profesyonel bir şehir pazarlama grubu şehri layık olduğu yere çıkarır.
Biz Alanya olarak Türkiye’deyiz. Türkiye’nin gerçeklerinden jeopolitik dezavantajlarından kaçma şansımız yok. Ancak profesyonel bir şehir tanıtımı değil, şehir pazarlaması ile eski günlere geri dönebiliriz.
Not: Alanya’nın turizmde karşılaştığı sorunları, sorunlara çözümleri Selçuk Üniversitesinde yapmış olduğum “City branding- Şehir marka çalışması- Alanya” konulu doktora tezim de anket çalışması sonucunda büyük ölçüde ortaya koydum. Yeri geldikçe sizlere yazacağım, ancak bu yazımda çok uzun yer kaplayacağı için yüzeysel olarak geçiş yaptım.