“Sonsuza kadar konuşabileceğimizi hissettiğimiz insanlar en güzelleri.”
Cemal Süreyya
Günümüzde konuşulanın dinlenilmediğini, dinlenilenin anlaşılmadığını hepimiz biliyoruz. Üstelik söylenen söze renk katmak da cabası. Belki ondandır ki, kimse konuşmak istemiyor, en azından içinden geldiği gibi.
Geçtiğimiz hafta siyasetten bir pay aldım, kendi hakkıma düşeni, aklıma takılanı anlatmaya çalıştım. Bazı güzel mesajlar aldım ve anladım ki, benim gibi düşünenler de az değilmiş aramızda.
Şiir, şair kültürüne sahip oluşumuz soğuk diyarların ayazını da eritir aslında. Ozanlardan, türkülerden uzaklaştıkça maddiyatın kancasına takılmamak imkansızdı. En büyük korkum ise bir gün özümüzü hatırlamayacak oluşumuzdur.
Konuşmak sadece kelime topluluğu olmamalıdır. Şikayet ve ya dedi kodu da. Konuşmak tarihe ışık tutmak, eskileri anmak, geleceğe yelken açmaktır. Konuşmak bir ders, bir anlam hatta taşı yerinden oynatmaktır Ya güzel konuşmak, ya da “susmak altındır”a sarılmak gerekir.
Elbette herkesle her şey konuşulmaz, elbette konuşmak adına da konuşulmaz. Mutlaka tartıda sözler tartılacak, anlamlı ve mantıklı olacak. Tüm bunlar eğitimin meşakkatli yolundan geçecek kuşkusuz. Yoksa sesler yorucu, sözler kırıcı olacak.
Gönülden, candan konuşanlarınız çok olsun, sihirli kelimelere herkesin çok ihtiyacı var günümüzde. En azından, içten ve samimi “nasılsın, iyi misin” sözcüğü yüzleri az da olsa güldüre bilir. Zira tüm sorunları çözmek biraz müşkül mesele. Anlayış ve hoşgörü daima yanınızda olsun…