Kibirle örülmüş duvarlar asırlara meydan okumasa günümüzde tek tarihi yapıt olmazdı diye düşünüyorum. Hayranlıkla gezip gördüğümüz o eserler çoğu zaman kan kokmuştur. Rüzgar silip süpürüp, tarihin tozlu yapraklarına hapsetmiş olsa bile...

İnsanoğlu kibirli ve hırslı bir varlıktır. Gülümseyerek kötülük yapabilen tek canlı. Ona iyilik edeni tek kalemle silen yine o. Sınavların en büyüyüne tabi olan da o. Buna rağmen o elmayı o daldan koparan da "O".

Şairlerin kalemini kıran, mimarların kolunu kesen "Kibir Abideleri" de insan. Dünya var oldukça yaşayacağını sanan insan.

Günümüzde ne değişti diye baksak? İnsan ne kadar gelişti, diye düşünsek? Ders aldı mı büyük babalarından peki?

Şan Şöhret düşkünü insanlar çoğaldı gibi. Herkes gözde, herkes önemli olma peşinde. Yere düşen, gölgeye teslim olmak zorunda. Sahte güneşe tapanlar da gerçeğini gölgelemek peşinde...

İki kelimeden biri para, iki gerçeğin biri gösteriş. İki gülüşten biri acı.

Doğru söyleyenler çıkmaz sokakta, yalanlar dört kanatlı. Güzellik kavramı beyaz önlüklülerin çalıştığı koridorda kısılmış halde. Birbirinin kopyası yeni yüzler, yeni çağı keskin tırnakla kazıyor kağıt parçasına.

Şan ve Şöhret, o merdivenleri tırmanmak niye? Kibir ve Hırs niçin? En, en olmak neden?
Sorular benden, cevaplar sizden olsun değerli okurlar...