Çağdaş dünya~her alanda yeni uzmanlıklar…

Bazıları sözlükte bile yok. İlginç; yürüteçten yürümeye niyet ettiğimiz yaşı çoktan geçtik oysa…

Belki yollar çoğaldı, bir trafik ortasında kaldı insanlar. Olabilir…

Her eve şiir yerine yapay yıldız düştü. Önemli insanlarız artık. Elbette dünya bizim için dönüyor ama bizden bizi de çıkarmayı başardık biz. Artık sadece “Ben” var. Öyleyse dünyanın sayısı artmalı, herkes için eşitlik gibisinden bir şey olmalı!…

Yalnız, insan portresi için yeni ressamlar doğmalı hatta yeni renkler icat edilmeli. Kaşifler, alimler, arifler ve hatta siyasiler bir kenara çekilmeli. Dünya öncekinden daha fazla edebiyata muhtaç. Ekmek ve su kadar…çünkü o “Ben”ler artık çok mutsuz. Ben ile değil, Biz iledir yaşamak. 

İki cümle kuralım. Biri mutluluğu anlatsın, diğeri karanlıkta beklesin. Tezgahta bekleyecek, rengi solacak olsa da tebessümü kalacak mutluluğun ama insan bir adım karanlığa hep daha yakın oturacak. Allah’tan uzmanlar var. Koşacak, yetişecek ve öve öve bir yıldız daha doğuracak. Yeni Çağ, azizim. Kaçarı yok…

Evlerimizin önünde ne çiçek ne oturacak iskemle var. Komşular yabancı, yabancılar sanki uzaylı. 

Odun Pazarı’nda eski evlerden birinin önündeki banka oturuyorum. Geçmiş aralanıyor o anda. Sokaklar çocuk sesleriyle, büyüklerin tatlı telaşlarıyla doluyor sanki. Henüz cep telefonları yok, ismini bilmediğimiz onlarca yeni meslek de… Ama neşe var, neşe. Yine ressamlar suçlu , renklerden çalmış olmalılar.

Bir gün kimseyle konuşmak istemediğimi farkettim , korktum yoksa ben de mi “Ben”hastalığına yakalandım diye düşündüm. Hayır, ben bizleri özlemiştim eski Bizi…işte o gün yeni bir aynam vardı. Bana bakmıyordu ve…yansıması kağıtlardaydı.