İlkokula henüz yeni başladığım sıralarda okuma ve yazmayı öğrendikten sonra ilkokul öğretmenim, kitap okumanın önemini anlatmıştı. Sonrasında, "Artık okumayı öğrendiniz" diyerek, sınıfımızdaki resimli kitaplardan herkese dağıtmaya başlayıp, bizi, okulumuzun bol ağaçlı bahçesine çıkartıp, keyifle okuma yolculuğuna başlattığı o ilk günlerde ne çok heyecanlı olduğum geldi bir an aklıma, yazıma başlamadan önce.
İlk kitap İlk heyecan…
Henüz hayata dair hiçbir deneyimimin olmadığı o yıllarda, üzüntüleri, kaygıları, korkuları yaşayanın tek ben olmadığımı, okuduğum kitaplardaki karakterlerle bağdaştırarak öğrendim. Arkadaşlarım bana kötü davrandığında kalbimi, kırdığında, oyunlarına dahil etmediklerinde nasıl doğru tepkiler vermem gerektiğini, doğru duygulanımları nasıl donanmam gerektiğini o yıllarda okuduğum kitaplar sayesinde algıladım ve bu durum bana kendimi iyi hissettırmeye başlamıştı.
Bizleri düşünen, sorgulayan, çalışan ve üreten yapan yol, okumaktan geçer.
"Aklın ilacı, ruhun gıdası okumaktır" der Mevlana.
Üzülerek söylemeliyim ki gençlerimizin kitap okuma alışkanlığı yeterince yaygın olmadığı için hayatlarında sorunlarına çözüm bulmakta zorlanmakta ve hatta çaresiz kalmaktalar.
Üzüldüğüm ve anlamakta zorlandığım diğer bir konu da zenginlik, güzellik, şan şöhret gibi özelliklere sahip insanların okuyan kişilere oranla daha fazla hayranlık duyuluyor olması. Halbuki bize fayda sağlayacak olanlar bilgi, birikim, donanım sahibi olan insanlardır.
Kitaplar ömür boyu bizi yalnız bırakmayacak olan en iyi dost, en iyi sığınaktırlar. İyi seçilmiş bir kitap, hiçbir yan etkisi olmayan iyi bir ilaçtır. Psikologlara gidenler iyi bilirler ki uzmanlar çoğunlukla destekleyici kitap önerilerinde bulunurlar.
Okumak, kişinin yaşamında gözle görülür değişim yaratır. Bu değişimi ancak zaman içerisinde farkedebileceksiniz. Kelime dağarcığı, üslup, değerlendirme, kişisel ve sosyal yaşamdaki kalite istikrarlı kitap okumaların sonucudur. Yıllar öncesinde kitap okumalara yeni başladığına şahit olduğum tanıdığım, kendisinde bir değişim, gelişim, okuduklarını anlatamama gibi durumlar olduğunu söyleyip psikoloğa gitti ve hislerini olduğu gibi anlatmaya başladı. Doktor bir süre konuşturup dinledikten sonra, okumaya devam etmesi gerektiğini çünkü okuduğu kitapların zaman içerisinde ona edep, ahlak, tevazu ve empati yeteneği kazandırdığıyla yüzleştirince çok şaşırmıştı. Aslında hayatı baştan aşağı değişmişti.
Gözlerimizi kapatıp ‘’hiçbir gemi bizi kitaplar kadar ileri götürmez’’ sözünü ve Rabbimizin ilk ayetınin ‘’oku’’ emri olduğunu hatırlarsak, kitaplara daha çok sevgi duyacak bir o kadar da dost olacağız. Bir sayfa dahi olsa okumadan o gece gözümüze uykunun girmeyeceği rutinler oluşturmaya ne dersiniz?