Bayram tatillerinin hafta sonu ile birleştirilmesi geleneği turizm kentleri için can simidi görevindeydi. Çeşitli sebeplerle kötü başlayan ya da kötü giden sezonları canlandırmak, iç pazar hareketi ile boş otelleri doldurmak gibi masum beklentilerle başladı uzun bayramlar. Mesela Alanya 2016 uçak krizi yaşandığında doğu ve güneydoğudan gelecek yerli tatilcilere özel promosyonlar yaparak doğu girişi kapılarını açtı. Derken Orta Anadolu ile tanıştık, az miktarda da batıdan geliş oldu. O tarihlerde boş geçen yüksek sezonu doldurma çabasının sonucu bu kararlar kentte dengeyi sağlamaya yardımcı oluyordu. Ancak yüksek sezona rastlayan, her şey dahil otellerin zaten kolay satıldığı zamanlara rastlayan uzun bayram tatilleri şartları zorlaştırıyor. Sorunu şehirleri karalamak ve yöneticileri köşeye sıkıştırmak çabasından uzak bir düşünce ile değerlendirdiğimizde bir şeylerin normal olmadığını ve değişmesi gerektiğini kavrayabiliriz. Elbette seyahat özgürlüğü, kendi memleketinin tadını çıkarma gibi hakları var insanların. ‘Üstelik bedava da değil, parasını ödüyorlar’ diye düşünenler olabilir. Ancak bıraktıkları para, bıraktıkları pislikten daha az. Çünkü bu tatilciler düşük yıldızlı, sadece oda ya da oda kahvaltı tesislerde kalıyorlar. Bu tesisler sayıca az ve dolu olduğu için de genellikle arabada, bankta, parkta kalmaya razı geliyorlar. Market ve büfelerden alış veriş yapıyorlar ve ekmek arası beslenme ile öğünü tamamlıyorlar. Yani şehir imajına verdikleri zararın yanında bıraktıkları para devede kulak kalır. Peki ne yapmalı? Öncelikle bu kadar uzun bayram tatili olmamalı. İnsanları topluca tatile teşvik eden bu uygulama yerine kısa, küçük ve nitelikli tatil yapabilme şartları oluşturulmalı. Halka bayram armağan etmek isteniyorsa milli geliri ile yılın istediği bir zamanında, istediği bir yerde tatil yapabilecek hale getirilmeli refah düzeyi. Diğer yandan uzun tatiller kamu hizmetleri açısından yarattığı yoksunluk yönüyle değerlendirilmeli. Birileri barlar sokağında keyif yaparken uzun tatillerin sağlık sektörü ve yargıda yarattığı kesinti gözden kaçırılmamalı. Tatilleri kısalttıktan sonra yaşam kalitesini artırmayı sağlayacak, insan donanımını yükseltecek eğitim yatırımları da yapılmalı. Aksi halde daha uzun yıllar benzer konuları konuşur, tartışırız.Bayram tatillerinin hafta sonu ile birleştirilmesi geleneği turizm kentleri için can simidi görevindeydi. Çeşitli sebeplerle kötü başlayan ya da kötü giden sezonları canlandırmak, iç pazar hareketi ile boş otelleri doldurmak gibi masum beklentilerle başladı uzun bayramlar. Mesela Alanya 2016 uçak krizi yaşandığında doğu ve güneydoğudan gelecek yerli tatilcilere özel promosyonlar yaparak doğu girişi kapılarını açtı. Derken Orta Anadolu ile tanıştık, az miktarda da batıdan geliş oldu. O tarihlerde boş geçen yüksek sezonu doldurma çabasının sonucu bu kararlar kentte dengeyi sağlamaya yardımcı oluyordu. Ancak yüksek sezona rastlayan, her şey dahil otellerin zaten kolay satıldığı zamanlara rastlayan uzun bayram tatilleri şartları zorlaştırıyor. Sorunu şehirleri karalamak ve yöneticileri köşeye sıkıştırmak çabasından uzak bir düşünce ile değerlendirdiğimizde bir şeylerin normal olmadığını ve değişmesi gerektiğini kavrayabiliriz. Elbette seyahat özgürlüğü, kendi memleketinin tadını çıkarma gibi hakları var insanların. ‘Üstelik bedava da değil, parasını ödüyorlar’ diye düşünenler olabilir. Ancak bıraktıkları para, bıraktıkları pislikten daha az. Çünkü bu tatilciler düşük yıldızlı, sadece oda ya da oda kahvaltı tesislerde kalıyorlar. Bu tesisler sayıca az ve dolu olduğu için de genellikle arabada, bankta, parkta kalmaya razı geliyorlar. Market ve büfelerden alış veriş yapıyorlar ve ekmek arası beslenme ile öğünü tamamlıyorlar. Yani şehir imajına verdikleri zararın yanında bıraktıkları para devede kulak kalır. Peki ne yapmalı? Öncelikle bu kadar uzun bayram tatili olmamalı. İnsanları topluca tatile teşvik eden bu uygulama yerine kısa, küçük ve nitelikli tatil yapabilme şartları oluşturulmalı. Halka bayram armağan etmek isteniyorsa milli geliri ile yılın istediği bir zamanında, istediği bir yerde tatil yapabilecek hale getirilmeli refah düzeyi. Diğer yandan uzun tatiller kamu hizmetleri açısından yarattığı yoksunluk yönüyle değerlendirilmeli. Birileri barlar sokağında keyif yaparken uzun tatillerin sağlık sektörü ve yargıda yarattığı kesinti gözden kaçırılmamalı. Tatilleri kısalttıktan sonra yaşam kalitesini artırmayı sağlayacak, insan donanımını yükseltecek eğitim yatırımları da yapılmalı. Aksi halde daha uzun yıllar benzer konuları konuşur, tartışırız.