Bağırsak mikrobiyotası, 100 trilyon mikroorganizmadan oluşur. Bağırsak mikrobiyotası vücudumuzun en büyük bileşenlerinden biridir, yaklaşık 1-2 kg ağırlığındadır ve insan genomuna göre 100 kat daha fazla gen içerir. İnsan bağırsak mikrobiyotasının bileşimindeki değişiklikler obezite, diyabet ve yeme bozuklukları gibi metabolik bozukluklarda, ayrıca depresyon ve anksiyeteyi içeren stresle ilişkili nöropsikiyatrik bozukluklarda da görülür.
Mikrobiyotanın oluşumu doğum öncesi dönemde başlayarak temel olarak yaşamın ilk üç yılında şekillenmektedir. Annenin gebelikte beslenmesi de bebeğin mikrobiyotasını etkilemektedir. Ayrıca bireyin mikrobiyota bileşimi; yaş, coğrafi bölge, çevre, beslenme alışkanlıkları, prebiyotik, probiyotik kullanımı ve antibiyotikler gibi birçok faktörden etkilenir. Bağırsak mikrobiyotasını etkileyen ana faktör bireyin beslenme alışkanlıklarıdır. Diyette yapılan değişiklikler üç hafta gibi bir sürede etki ederek mikrobiyotada değişikliklere yol açar.
Diyet lifleri parçalanarak kolonda kısa zincirli yağ asitlerine dönüşmekte ve anti-inflamatuar özellik gösterir.
Omega-3 yağ asitleri bağırsaktaki inflamasyonu azaltırken omega-6 yağ asidi omega-3 ile beraber belirli bir dengede alınmadığında inflamasyonu arttırarak kronik hastalıklara zemin hazırlar.
Prebiyotik tüketiminin yararlı bakterilerin bağırsak mikrobiyotasında artış sağladığı görülmüştür. Prebiyotikler, canlı olmayan ve bağırsak mikrobiyotasını düzenleyerek sağlığı olumlu yönde etkileyen besin bileşenleri olarak tanımlanmaktadır. Prebiyotikler bazı besinlerin içeriğinde doğal olarak bulunmaktadır. Pırasa, enginar, hindiba, yerelması, sarımsak, soğan, buğday, yulaf, çavdar, muz, elma, üzüm, domates, kuşkonmaz ve kurubaklagiller prebiyotik bakımından zengin besinlerdir.
Anne sütünde bulunan prebiyotikler bebeği enfeksiyonlara ve alerjilere karşı korur.
Obeziteye neden olan sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, çeşitli hastalıklar (diyabet, depresyon, hipotiroidi) gibi faktörlere son yıllarda mikrobiyotada oluşan olumsuz değişiklerin de eklendiği görülmektedir. Fazla yağlı, yüksek proteinli, prebiyotik-probiyotikten fakir diyetlerin mikrobiyota üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu yapılan pek çok çalışma ile gösterilmiştir. Bu şekilde beslenen bireylerin bağırsaklarında yararlı bakterilerin azaldığı, zararlı bakterilerin arttığı gözlenmiştir. Mikrobiyotadaki değişimler sonucu denge bozulduğunda mukozanın bariyer oluşturma işlevi bozulmakta ve sonuç olarak beyin, pankreas, karaciğer, kas ve yağ dokusunun işlevleri değişmektedir. İnflamasyonun artması obezite riskini de arttırmaktadır.
Özet olarak beslenmenize daha çok probiyotik ve prebiyotikler, taze sebze ve meyveler, zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, zencefil, kişniş, dereotu, kimyon, kırmızıbiber, zerdeçal gibi bağırsak dostu baharatları eklemeye özen göstermeniz bağırsak sağlığınızı geliştirmeniz için çok yardımcı olacaktır. Sağlıklı günler dilerim