Uzun sayılabilecek bir kaç kelam ile giriş yaptık mevzuya. Bizim mevsumuz spor malumunuz. Sporun amacının dışına çıkmasına değindik azda olsa. Asıl amacımızın ne olduğuna bakmadan hemde.

Sövdük, kavga ettik, taşladık bir birimizi. Kin duyduğumuz ne varsa özler olduk bu günlerde.

Nacizane yirmi yıldan biraz fazla bir zaman diliminde gazetecilik mesleği ile iştigal etmiş bir kadeşinizim. Milyonlarca haber, yüz milyonlarca satır yazı, onbinlerce sayfa mizampaj... Sayısız iğrenç görüntüler gördü ki bu gözler, anlatmadığım, yazıya dökemediğim. Aç insanlar gördüm. Çaresiz annelerin yakarışlarını dinledim. Elinden hiç birşey gelmeyen babalar... Gazeteci olmanın aslında biraz da dert dinleyebilmek olduğunu öğrendim.

İşimiz gereği sadece yaşadığımız şehrin değil, ülkemizin gündemini takip etmek mecburiyetinde kaldık. Ülke gündemini takip edince malumunuz dünya da neler oluyor az da olsa bilgi sahibi oluyorsunuz. İşte tam burada soruyorsunuz soruyu kendinize...

Dünya’ya arkanızı dönüp kulaklarınızı tıkamak, kendi mutlu hayatınızı yaşamak mı? Görmezden gelmek bütün olup bitenleri. Bananeci olmak mı, yoksa adım atmak mı? İnsan olarak bize yüklenen sorumluluk ne?

ABD'nin Irak'a saldırdığı, birinci körfez savaşının gerçekleştiği yıllarda ilkokul öğrencisiydim. Öğretmenimiz Nadide Şatıroğlu bizlere haberleri izlememizi tembihler, sabah okula geldiğimizde de "dün ne olmuş" diye soru sorardı. Rahmetli babam ile birlikte siyah beyaz tüplü televizyonumuzun karşısında haberleri izlemek için her akşam büyük bir çaba sarfederdim. Bosna'da insanlığın gözü önünde Srebrenitsa katliamı yapılırken ortaokul öğrencisiydim. Ülkemde yaşım ile birlikte zamanla büyüyen bir terör olayı zaten hep vardı. Lise yıllarımda başladığım gazetcilikte kırk yılı devirmesemde yaşımız artık kırk.

Evet... İnsanoğlunun bu dünyaya yemek-içmek için, gezmeye, çok paralar kazanmaya, hep kazanıp, istediğini yapmaya gelmediğini tam anlamıyla anlamış bulunmaktayım. Banane demekle olmuyormuş gördük. Çok uzaklara gitmeye lüzum yok. Irak'ta savaşa banane dedik, Suriye'de milyonlarca insan evsiz yurtsuz kaldı, hayatını kaybetti banane dedik. Bunlarda uzak. Yan mahallede evi yanan komşumuza banane dedik. Bu da uzak. Aynı apartmandaki komşularımızın derdi ile dertlenemedik, en yakınımızdakiler aç mı, tok mu diye hiç düşünmedik bolluk bereketlik içerisindeki sofralarımızda karınlarımızı doyururken.

Bananeci olmanın, görmezden gelmenin bütün sınırlarını zorladık. Daha çok para, daha çok güç dedik. Para kazanmayı herşeyin üzerinde tuttuk. İnsan kazanmanın değerini, dostluğu, kardeşliği bilmem daha bir çok manevi duyguyu tamamen maddiyat ile ölçmeye başladık. Parası olan ile iyi olduk, parası olmayanın yüzüne bakmadık.

Hiç düşündünüz mü? Hayatımız adına planlamalar yaparken önceliğimiz nelerdi. Evi olmayan ev derdinde. Arabası olmayan araba. Bunlara sahip olanlar daha iyisinin hesaplarında. Daha iyisine sahip olanlar elindeki telefonun bir üst modelinin. Marka kıyafetler, ayakkabılar. Yaz tatilinde nereye gitsek? Seneye şu işi yapsak. Şu yatırım bizi uçurur mu?

Geldiğimiz nokta. Bütün planlar iptal. Yeni gündem; Acaba Kovid olacak mıyız?

Kovid oluruz yada olmayız orasını bilemiyorum. Zaten en nihayetinde sonu olan bir dünyada yaşamıyor muyuz? Her birimizin "Ne olacak bizim bu halimiz" sorusunu kendisine ayrıca bir sorması gerektiğini düşünüyorum. Kalın Sağlıcakla...

Sosyal Mesaj: Lütfen zorunlu olmadığı müddetçe dışarıya çıkmamaya özen gösterin. Unutmayalım ki virüs havada dolaşmıyor, virüsü insanlar taşıyor. Dışarıda bulunduğunuz zamanlarda sosyal mesafeye dikkat ediniz. Kişisel temizliğinize özen gösteriniz. "Kendi sağlığınızı korumak, toplumun sağlığını korumaktır."