Yıl sonunda bu kelimeyi duymaya hepimiz alıştık. Öncesinde Kara Cuma deniliyordu. Sonradan bu yanlışı düzeltmiş oldular.

Bense size Kara Kıta'dan bahsetmek istiyorum. Bahtın, hayatın en karasından, Yemen'den, Türkistan’dan yazmak istiyorum. Açlığın, sefaletin, trajedinin merkezinden konuşmak istiyorum. Bir tas su için çekilen çileden, bir kap yemek için dökülen göz yaşından ve tüm bunları görmezden gelen insandan şikayet etmek istiyorum.

Gözümüz kör, kulağımız sağır şekilde gamsızca yaşamak için mi geldik dünyaya? Sınavın sonucundan hiç mi korkmayız? Ya duygular, merhamet?

Giyim, anahtar ve telefon üçlüsü sayesinde karşılanan insan, kimliğini kaybedeli hayli oluyor. Neymiş bir kumaş parçasına harcanan binlerce liralar? Vardır, harcıyorum deseniz bile içten içe hepsinin biri birinin aynısı olduğunu bilirsiniz. Alınan anlamsız onlarca eşyanın kime ne faydası var? Muhteşem Cuma’ya akın edenler gördüğü ilk mikrafona ülkesini şikayet edenler olmasın?

İşte insanlık tezat düşüncenin esiridir, kendisini kaptırmış gidiyor. "Muhteşem Corona" ile sınavın neresindeyiz dersiniz? Hiç mi ders alamadık, bazı şeyleri göremedik?

İnsanın insana kurduğu tuzak, insanın insanı düşürdüğü o ağ yok mu ? Görmeyen,duymayan ve bilmeyen üç maymuna çevirdi herkesi.

Muhteşem olan tek şey ise benliğini, kimliğini yitirmemiş İnsan!