Muzaffer Gülsüm Türkeli
Gazeteye yazdığım yazılar, internette gezinirken beklenmedik bir şekilde karşıma çıktı. Neredeyse 2 yıl olmuş bazılarını yazalı… Onları okumak, bana hem bilinmeyen hem de tanıdık bir his oluşturdu… Sanki yeni biriyle ilk kez tanıştığımızda onu daha önce bir şekilde, bir yerde tanıdığımızdan emin olduğumuzda hissettiğimiz o duygu gibi. Bu yazılarla tekrar karşılaşmak benim için de böyle bir duygu oluşturdu…
İçimde yaşadığını bildiğim bir tarafımla karşılaşıyorum, ama aynı zamanda nerede olduğunu ya da nasıl bildiğimi tam olarak belirleyemediğim çok uzak bir tarafımla da karşılaşıyorum.
Bu yıl zaman zaman yaşamda kendimle zorlandığım süreçlerim oldu. Özgür ve hayatta olmanın ne anlama geldiğine dair korkum, endişem, güvensizliklerimle karşı karşıya kaldığımda özerklik ve kontrol hissini kaybettim. Nasıl yaşayacağımı ve devam edebileceğimi bulmakta zorlandım.
Belki de geçmişteki ben, gelecekteki benliğimin bir gün bu hatırlatmaya ihtiyacı olacağını biliyordu. Ya da belki şimdiki ben, bu bilgeliği geçmiş benliğimden istedi. Ya da belki bunların herhangi biriyle çok az ilgisi vardır ve daha çok bu deneyimi kişisel şifamın bir başka katmanı olarak anlamakla daha çok ilgisi vardır. Bir sürüklenme ve geri dönüş gibi.
Yazılarım bana duygularımı hatırlatır hem de ilham verirken kendimle de karşılaşma imkânı sunuyor.
Yaşam da aslında bir şeylerle karşılaşmak değil mi? Başka insanlarla, yeni kokularla, tatlarla, temaslarla, görüntülerle, duygularla, iyi gelenlerle, iyi gelmeyenlerle, dostlukla, kötülükle, doğumla, ölümle tekrar tekrar karşılaşmak... Bu karşılaşmalar farklı yollarla olabilir: Ayrılıklar, başlangıçlar, kayıplar, yeni adımlar, terapi, sanat, yaşama dair her şey. Gazete yazılarım benim geçmişimi şimdi ve şuanda karşılarken biraz tanıdık yanlarımla, biraz da yabancı yanlarımla karşılaşma fırsatı buldum. Bu karşılaşma beni şaşırtırken, biraz hüzün, sevinç, tedirginlik, memnunluk, kırgınlık ve mutlu hissettirdi. Hayatta yaşama hikâyemi yeniden yapılandırmamı sağladı. Karşılaşmalarımızın bize söylediklerine kulak vermek bizi geliştirebilir, büyütebilir ve kendimize dair en gerçek hikâyeleri bu şekilde oluşturmamızı sağlayabilir. O zaman nice yeni ve yeniden karşılaşmalara diyelim ve Melih Cevdet ANDAY’ın “Şaşırtıcı Karşılaşma” şiirini bırakalım son söz olarak…
“Çok eskiden yaşadım bu anı ben”
Dersiniz şaşkınlık içinde.
İlk girdiğiniz bir ev, bir merdiven,
Birden güneş vuran pencere.
Ve tam sırasında tren düdüğü….
İşte böyle gelmişti siz dünyada
Değilken bir gün öğle üstü
Bu renklerle bu sesler bir araya.
Yaşamak anımsamak mıdır yoksa?
Sanmam, biz de bir sestik belki
Birileri için yıllar önceki
Şaşırtıcı bir karşılaşmada…