Corana Virüsü döneminde karantina sürecinde psikolojik dayanıklılığımız da ortaya çıkıyor. Hayata karşı güçlü olmak, zorlukların üstesinden gelebilmek ve tekrar kaldığın yerden devam edebilmek birçok birey için önemlidir. Psikolojik dayanıklılık, bireylere zorluklar karşısında dayanma ve mücadele etme gücü vermektedir. Bu gücü taşıyanlar, yaşadıkları olumsuz olaylarda daha çabuk toparlanabilmekte ve eski hayatlarına geri dönebilmektedir. Hatta yaşadıkları stresi, kendilerine yarar sağlayacak duruma bile getirebilirler. Psikolojik olarak güçlü birey, iş hayatında yaşadığı stresi de daha iyi yönetir. Çatışma ve kriz durumunda daha sakin ve doğru tavır sergiler. Stres kaynaklarının onu yıpratmasına ve örgüte olan bağlılığını azaltmasına izin vermez.
Psikolojik sağlamlığı korumak için ne yapabiliriz diye düşünürken Corona Virüsü karantina günlerinde sosyal iletişimi devam ettirdiğim arkadaşım Ayşe ile ne hissettiğimizi konuşurken Ayşe; “Dışarı çıkmamanın farklı bir keyfi içinde olmama rağmen bir şeye ulaşmamanın da mutluluğu var içimde” sözü bu birden çağrışımlar yaptı zihnimde. Çocukluğumda rahmetli babaannem bir hikâyesi geldi aklıma. Bir gün bir kız ben artık büyümek istiyorum büyümek için o kadar yıllar beklemek istemiyorum diye ağlamaya başlamış. Onun ağlamasını duyan iyilik perisi pencereden süzülerek içeri girmiş ve ne oldu, niye ağlıyorsun küçük kız demiş? Ben de büyümek istiyorum artık çocuk olmaktan sıkıldım demiş. Peki, o zaman sana bir iplik makarası vereceğim ne zaman bir şeyin değişmesini istersen o zaman bu makaradan ipliği çek, iplik bitince tüm zamanın dolmuş olur, onun için neyi çok istiyorsan ona göre ipliği çek dileğin olsun demiş. Küçük kız çok sevinmiş ve teşekkür etmiş. Peri de tekrar gözden kaybolmuş. Küçük kız heyecanla ipliği büyümek istiyorum diyerek çekmeye başlamış ve bir genç kız olunca bırakmış bu yeterli demiş. Çok da hoşuna gitmiş bu. Sonra nasılsa ipliğim var diye günlük ev temizliklerini yapmamış ve ev çok kirlenip artık yaşanmayacak hale gelince temizlik işi çok sürecek hemen hızlıca geçsin iplikten çekmiş ve ev temizliği çok hızlı bir şekilde olmuş. Bahçeye ektiği çiçeklerin hemen çiçek açmasını istemiş, elbisesinin hemen dikilmesini istemiş, yemeğin hemen pişmesini istemiş bunun gibi istekleri hızlıca iplikten çekince zaman çok hızlı geçip istekleri olmuş bir bakmış ki makara da iplik kalmamış ve ağlamaya başlamış, perinin gelmesi için. Peri ağlama sesini duyunca yine pencereden süzülerek içeri gelmiş, ne oldu, niye ağlıyorsun demiş kıza. İpliğim bitti ne yapacağım ben artık onu bilmiyorum. Zamanında olması gerekenleri yapsaydın bu olmazdı artık zamanın bitti. Ama ben bunları yapamam ki bekleyemem ki bu kadar, alışmıştım zamanın hızlıca geçmesine demiş kız. Peri bu iplik senin yaşamının zorluklarında sana eşlik edecekti sen her şeyde kullandığın için artık yapacak bir şey yok demiş ve ayrılmış.”
İşte bu karantina döneminde de zaman çok hızlı geçsin diyerek kendimizi hırpalarsak eşlik edecek olan ipliği bitirmiş oluruz. İpliğimiz nedir bizim bu süreçte, ulaşamadığımız şeye bizi ulaştıracak olan mı yoksa ulaşmadığımız şeye eşlik edecek olan mı? Eşlik edecek olanı bulmalıyız ki sonrasında küçük kızın hikâyesindeki gibi karantina dönemi geçtiğinde ben nasıl yaşama uyum sağlayacağım diyerek düşünmemeliyiz.
Fiziksel mesafelerin olmadığı, sosyal ilişkiler ile yoksun kaldığımız şeylerin bizi güçlendirdiği zaman ipliğimizi biz saralım makaraya.
Bu süreçten çıkınca da makaramızdaki ipliğimizi yaşamımızda zorlandığımız zaman kısa kısa açarak kendimizi psikolojik sağlamlığımızı güçlendirerek devam edelim. Yoksun kalmak da bize sahip olmanın verdiği mutluğu yaşata bilsin Ayşe’nin sözü gibi…