Modern dünyanın asıl yoksulluğu, kadir kıymet bilen insanların azlığıdır.
Hak ettiği değeri vermek, takdir etmek, kıymet bilmek aslında olması gerekendir. Toplumun değer yargılarıyla ölçülünce hemen şu soru akla geliyor. Değer yargılarını belirleyen ne? Kime göre bu kıymet verilir?
İyiliğin evrensel ölçütleri, tartışmaları bir çerçeveye oturtur. Bu konuda en insafsız insanların bile sorulduğunda hem fikir olduğu kıymetler vardır. Söz gelimi yardımseverlik, fedakârlık başka insanların derdini kendisine dert edinmek böyledir.
İnsanlara ağır gelen ise nefislerine, benliklerine, gururlarına ve egolarına söz geçirememektir.
Takdir edilmesi gerekeni, desteklemek yerine yok saymak, parlayan yıldıza gözünü yummak, kıymet bilmemek çoğu zaman materyalist dünyanın handikaplarından olmuştur.
Teknik bir atılım için takdir edilmek daha önemlidir. Zira marifet iltifata tabidir. Ancak derdi iyilik olan insanların takdir edilmeye gerçek manada ihtiyacı yoktur. Onlar karşılıksız bir eylemin içindedir ve gayeleri Allah’ın rızasını kazanmaktır.
İyiliği takdir etmesinin, kıymet bilenin kendisine faydası vardır.
Toplum olarak; bazı şeylerin kıymetini ise ancak kaybettikten sonra anlıyoruz...
Söz gelimi çağımızda en büyük nimet sağlam bir inancın olmasıdır. İnsanların fıtri olarak yani yaratılıştan bir inanca ihtiyacı olduğunu bilim insanları söylüyor. Bu inancın nasıl ve ne şekilde olacağı kişilerin tercihlerine bırakılmış. Bu manada kişi iç huzurunu nasıl elde edebiliyorsa o yönde bir yönelme oluyor. Toplumların bu yönelmede etkisi olmasına rağmen nihai kararı kişi kendisi verirse ve tam inanırsa bu huzur elde ediliyor. Zoraki aile ve toplum baskısı ile belirlenen bir inanç sistemi, asla gerçek iç huzurunu buldurmaz.
Medeniyetimizin en etkin dinamiği olan inanç sistemimizin kıymetini bilmediğimizden, onu çoğu zaman menfaatlerimizde bir argüman olarak kullandığımızdan, özünü kaçırıp şekilde kaldığımızdan aramızdan uçup gittiğine şahit oluyoruz. O eşsiz medeniyetin kıymetini bilmediğimiz için ona bir zarar gelmez ancak ona gereken değeri vermeyen bizlerin kaybı olur.
Osmanlının ilme fenne verdiği değer, tarih kitaplarında eşsiz örneklerle doludur. Fatih Sultan Mehmet’in ilim adamlarını ülkeye getirmek için ayırdığı paralar emsali görülmemiş bir duyarlılığın işaretidir. Böyle iken dünyaya adaletle hükmetmiş, asırlar boyu âlime ilme hak ettiği değer verilmiştir. Ne zaman ki bilim toplumda geri plana atılmış, Osmanlının çöküşüne kadar giden süreç başlamıştır. Bu gün de bir topçunun, bir popçunun veya bir ekran eğlencesinin toplumdaki karşılığı, maddi kazancı ile gerçek bir bilim insanının karşılığı kıyaslandığında durum pek iç açıcı değildir. O yüzden dünya çapında bilimsel gelişmelere ve icatlara çok uzağız…
Kadrini kıymetini bilmediğimiz sağlığımız da öyle değil mi?
Pandemi süreci bize gösterdi ki sigara ve alkol kullanan insanların; hem kendileri açısından hem de toplum açısından negatif bir konumda olduklarıdır.
Vatanın, devletin, bayrağın, özgürlüğün kıymetini bilmek için ise komşularımızda olan gelişmelere bir bakmak yeterlidir. Kıymet bilmeyenlerin, sadece bir koltuk elde etmek için veya koltuklarını korumak için yaptıkları samimiyetsiz göstermelik işler ehline malumdur…
Hâlbuki iyi insanların sadece seyretmesi kötülüğün yayılması için yeterlidir. İyilik aktif bir eylemdir ve iyiler birlikte hareket etmeli birbirini desteklemeli, kadir kıymet bilmelidir. Bu iyilere yapılan bir fayda değildir, topluma ve hatta kendisine bir faydadır.
İyi insanların bir toplumda bulunması ve aktif olması hakikatte o topluma bir lütuftur. Kıymeti bilinmezse Allah bir vesile o iyi insanı o toplumdan alır ve kötülük yayılır, iyiliğin yayılma fırsatı da kaçmış olur. İyiler ise hiçbir zaman kaybetmez…
Kıymeti bilinmeyen en önemli değerlerden biri de zamandır. Geriye dönüp bakıldığında bir göz açıp kapayıncaya kadar geçtiği zannedilen zaman, hiç bitmeyecekmiş gibi tüketilirse, kadri kıymeti bilinmeyip dolu dolu yaşanmayınca uçup gider.
Düşünen bir varlık olarak insan yaratıldığımızın da bir kıymeti yok mudur? Üstünlüğümüz diğer canlılara karşı düşünmemiz değil midir? Böyle iken; düşünmeyip, akletmeyip sorgulamadığımız tabularımız bizi felakete götürürse bunun sorumlusu biz değil miyiz?
Selam olsun kadir kıymet bilen güzel gönüllü insanlara…
Muhabbetle…