Nasreddin Hoca oğlunu çeşmeye gönderiyormuş. Testiyi eline verdikten sonra yüzüne okkalı bir tokat atmış, ardından da: - "Sakın testiyi kırma" diye seslenmiş. Bu durumu görenler; - "Ne yapıyorsun Hoca Efendi" demişler, "çocuk testiyi kırmış değil ki... Hiç suçu olmayan çocuğu ne diye dövüyorsun?" - "Testi kırıldıktan sonra dayak neye yarar!" demiş Hoca. Nasrettin Hocanın bu davranışını günümüz şartlarına uyarlarsak ne iş yaparsak yapalım mutlaka kurallara, yasalara ve ahlaki değerlere uyarak yapalım. Yani Hoca efendinin o tokadını günümüzün yasaları, kuralları adaleti olarak görelim. Ama kurallar, yasaları ve adaleti başımıza bir jandarma polis dikerek değil de kendiliğimizden uyarak yapalım ve yaşayalım. Tabii kurallar ve yasalara uyulmuyorsa da Hoca Efendinin tokadını adalet önünde yaptırımlarla görelim, gösterelim. Asıl konumuza gelecek olursak; Hoca Efendinin o tokadı geçtiğimiz hafta sonu gittiğimiz Alanya Kızılan Kent Ormanı mesire yerinde çok lazım olmuştu. Mesire yerinde hava oldukça güzel ve Alanya merkeze nazaran serin, İnsanlar bu doğal ve güzel ortamda oturup dinleniyor, eğleniyor, çocuklar oynuyor ve doğada yürüyüş yapanlar temiz havayı içlerine çekerek rahatlayıp haftanın yorgunluğunu atmaya çalışıyorlar…Genel görünüş süper… Herkesin keyfi yerinde... Dikkatimizi çeken ise; Alana giriş kapısının olduğu yerde uyarı mahiyetli gayet büyük tabelalar halinde uyulması gereken kurallar ve ateş yada mangal yakmanın yasak olduğunun belirtilmesi, ayrıca medya yada sosyal medya aracılığıyla duyurulmuş olması yetmemiş. Ne yazıktır ki bu uyarıların olmasına ve geçtiğimiz yıllarda oldukça büyük yangın olaylarına maruz kalmamıza rağmen, ders almamışız. Hala ağaç diplerinde ve toprak zemin üzerinde kontrolsüzce ateş yakanlar var. Ama biraz sonra gelen jandarma ekibi içimizi rahatlattı. Ateş yakanları tek tek sözlü olarak uyararak gerekli telkinlerde bulundular. Tabi doğamız gereği bu uyarılara tartışarak cevap verenlerde oldu, uyarıyı alır almaz ateşi su dökerek hemencecik söndürenlerde oldu. Benim için ilginç olan ise yakın mesafede olduğu için mecburi kulak misafiri olduğum Rus aile ile birlikte bu sayfiye yerine pikniğe gelen Türk ukala beyefendinin görevini yapan jandarmaya karşı yakışık almayacak tavırda davranması ve ateşi söndürmek istememesi idi. Hatta uyaran jandarmaya söndürmezsek cezası ne olur deyince görevli jandarma personeli; ‘’En az bin Liradan başlamaktadır’’ dedi. O beyefendi de cezayı küçümseyerek ‘’İyi ne olacak bin liraymış’’ dedi. Jandarma personeli de olay büyümesin diğer insanların huzuru kaçmasın diye olacak ki, konuyu alttan alarak duymamış gibi davrandı. Keşke Nasrettin Hoca’nın tokat hesabında olduğu gibi ders olması açısından bu olumsuz davranışı sergileyen O Beyefendiye ateşi söndürmediği için ceza yazıp, davranışı ile ilgilide ayrıca daha farklı cezalarda ekleseydi diye içimden de geçmedi değil… Bir ağacın dalının bile yanması içimize sinmezken, bu tür bilinçsiz insanların hatalı davranışları yüzünden ormanlarımız yok edilerek insanlığa ihanet edilmekte. Bu ihanetlerin önüne geçilmesi için toplumu daha çok bilinçlendirerek, daha fazla eğiterek, gerekirse Nasrettin Hoca gibi davranarak, daha fazla yaptırım ve kanuni tedbirler alarak, ormanların yok olmasının önüne geçilmelidir… Kalın sağlıcakla