Hatta en büyük söz ustaları bile bazen kelimeleri toparlamakta güçlük çekiyordur, buna eminim. Yeri gelir, sessiz gemiler gözden kaybolur denizde. Suskunluk kimine göre bir onay, bir cevaptır. Aslında susmak çoğu zaman bir isyandır...

Ben de susmak, görmemek, düşünmemek istiyorum. Hayat, olaylara "Fransız" kalanlar için çok kolay olmalı. Düşünsene, dünya yansa umurunda değil. Ama ben ne Fransalıyım ne de Fransız.

Son bir hafta " kadına şiddet" haftasıymış gibi geçti. Altın Portakal ne ki? Sanat dostuyum, merak etmeyin. Lakin, sanatı gölgeleyen gerçekler çok acı...

Zorla güzellik olmaz, bu anlayışı belki de okullarda uzun uzun ders olarak işlemek gerek. Güçlü olanın zayıf olanı ezdiği kahrolası dünya gittikçe dana da zalimleşiyor. Hani insan düşünen varlıktı?

Şiddet zinciri kırılmıyor. Hatta gün geçtikçe her şey daha kötüye gidiyor. Sabahı karetta karettalara (caretta caretta) yapılan işkence haberiyle açtık. Nedir bu insandan çekilen çile?

Ezberlenmiş deyimlerin işe yarar olanını seçelim. Şiddet zincirini kıralım, sevgi zincirini kuralım. Tüm acımasızlığa karşı bunu başaralım. Zor gibi gelecek ama asla değil.

Dinlemeyi öğrenelim. Anlamayı deneyelim. Sormadan, yargılamadan bakmayı bilelim. Sessiz çığlıklara siper olalım. Bana dokunmayan yılanın, mutlaka bir gün bana da zarar vereceğini bilelim. Okulda çocuklarımızın beslenme çantasına kıtlık çıkacakmışcasına yemek doldurmak yerine, kalplerine sevgi tomurcukları ekelim. Tok olan artık açın halini anlasın. Yıkalım bazı acı kalıpları. İnsan hiçbir çerçeveye sığmaz. En önemlisi soğuk, sevimsiz olmanın ne kadar "saçma" bir davranış olduğu anlayalım. Lafın gelişi "Fransız" dediğime de bakmayın. İnsan olmanın tadı daha neyde var ki?