Birden bire nefesim daralmaya başladı. Kalbim yerinden çıkacak gibi. Vücudum zangır zangır titriyor, öyle terlemişim ki su içinde kalmış gibiyim. Aklımda kötü senaryolar ve hepsinde yakınlarım başrol. Kalp krizi mi geçiriyorum yoksa? Ama nasıl olur, daha dün gittik doktora tüm tetkikler temiz çıktı! Sığamıyorum hiçbir yere. Ayağımın altından yer kayıyor sanki, içimden kopup gidiyor bir şeyler, başım dönüyor, elim ayağım boşalıyor, ölecek miyim…
Saydıklarımı hiç yaşadınız mı? Yoksa bu belirtiler sık sık başınıza mı geliyor? Her şey güllük gülistanlıkken olumsuz hikayelerle mi boğuşuyorsunuz? O zaman gelin daha da derine inelim. Nedir tüm bu olanlar?
Yukarıdaki belirtilere bakınca dört veya daha fazlasının aniden ortaya çıkması durumunda panik ataktan bahsedebiliriz.
Yaşam boyu, başımıza gelen olaylar etrafında sürüklenir dururuz. Kimileri kolay atlatılırken kimileri hem fiziksel hem de ruhen bir hayli yorucudur. Bir yakınımızın ölümü, trafik kazası, uzun süren hastalıkla mücadele etme ya da böyle bir hastalık yaşayan kişinin yakını olma, yoğun strese maruz kalma, belirsizlik gerektiren durumlar yaşama gibi hiç hesapta olmadan aniden gelişen hadiseler bizi derinden sarsarak düşünce sistemimizi bozabilir. Olumsuz düşüncelerin gelişmesi zincirin kopmayan halkaları gibi olumsuz davranışların da gelişmesine neden olacaktır.
Evden çıkarken “ya çocuğumu birisi kaçırırsa, ya karşıdan karşıya geçerken araba çarparsa”, 
Telefon çalıyor “kesin kötü bir haber var”,
Yokuş aşağı ya da virajlı yolda “şimdi kaza yapacağız”, 
Lunaparkta “ya zincirin halatları koparsa”, 
Evde tek kalındığı zaman “başıma bir şey gelirse kimse bana yardım edemezse ölürsem”
gibi örneklenebilecek senaryolara şahit olabiliriz. Bu senaryoların sonucunda ise panik bozukluk olarak adlandırılan aşırı ve kontrolsüz koruyuculuk kendini gösterir. Var olan durum hem kişinin kendisi için hem de onunla bir arada olan herkes için içinden çıkılmaz bir hal alır. Kişi; yaşam kalitesi bozulmuş, hayattan zevk almayan, sürekli olumsuz düşüncelerle mücadele etmeye çalışan yorgun biri haline dönüşmüştür.
Nasıl Başa Çıkmalıyız?
Panik atak tedavisinde psikiyatri ve psikolog işbirliği çok önemli bir yere sahiptir. Kişi teşhisini öğrendikten sonra ilaç tedavisi ile sinir sisteminde yolunda gitmeyenleri onarır ve eksilen mutluluk hormonu takviyesini alır. Psikoterapiyle ise düşünce sistemindeki olumsuz değerlendirmelerden kurtulur ve daha kabul edici davranışlarda bulunur. 
Olumlu düşünme teknikleri için aklınızda kalabilecek birkaç tüyo;
•Her yaşantı kendine özeldir ve bir sonraki için aynı ölçüde yaşanılacağını garanti etmez.
•Sadece olumsuz hikayelere sığınmak hayatınızı terazinin kefelerine koyduğunuzda güzel olan hikayelerinize yaptığınız haksızlıktır.
•Bir yaşantı başınıza gelmeden yaşıyor gibi davranmanız olayları normale döndürmez. Tam tersi sizin mutlu anlardan, insanların da sizden uzaklaşmasını sağlar. 
•Davranış olarak uğraşı alanları seçmek (hobiler, spor faaliyetleri, sivil toplum kuruluşları çalışmaları vb) ve bu konuda ısrarcı olmak düşüncelerinizin olumlu alanlarda yoğunlaşmasına sebep olur.
•Hayatta bir sonrası için olasılık %50 dir. Bu yüzden sadece kötü sonuçları değil iyi sonuçları da değerlendirmeye almanız gerekir.
Her fırtınanın ışıl ışıl parlayan güneşi mutlaka vardır. Ki belki arınmak için bazen fırtınaya kapılmak da gerekebilir. Bize düşen umutlu olmak ve hayal kurmaktan asla vazgeçmemektir.