Duygunun sözlük anlamı; bir olay, kimse ya da nesnenin insanın iç dünyasında oluşturduğu, uyandırdığı yankı, etki, tepki, izlenimdir. Sevinç, üzüntü, öfke, hayret, utanma, özlem ve daha sayabileceğiz onlarca duygu var yaşamımızın içerisinde.

Peki duyguları sadece kendimiz mi oluştururuz?
Elbette hayır. Bir çok konuda olduğu gibi "duygular" konusunda da değişkenler hayatımızda önemli bir yere sahip. Bazen yakınlarımız, bazen fiziksel koşullar bazen de çevresel etkenler duygularımızın yönünü belirlemekteler.
Düşünün ki kendinizi çok iyi hissediyorsunuz güne hazır bir şekilde evden çıktınız. Okula iş yerine ya da komşunuza gideceksiniz. Aklınızda yapmayı planladığınız iş ve işlemler var. Yalnız bir geldiniz ki arkadaşınız çok mutsuz, ne yapacağını bilemez halde karaları bağlamış düşünüyor. Böyle bir durumda otomatik olarak gününüzün planlaması değişecektir. Çünkü bulaşan duygularla artık siz de evden çıktığınız zamanki kişi değilsiniz.
Tam tersini düşünelim. Zor günler geçiriyorsunuz. İştahınız yok, uyku düzeniniz yok ve geleceğe dair umutsuz düşüncelere sahipsiniz. Bir girdabın içerisinde içe doğru çekilirken herhangi bir sebeple girdiğiniz ortamda arkadaşlarınız size destek oluyor, kendi yaşam deneyimlerini paylaşıyor, size enerji vermeye çalışıyor. Tabi siz de bulaşan duyguların tesiriyle daha yumuşak duygulara geçiş yapmaya başlarsınız.
Duygular; bu kadar kolay etki edebiliyor ve değişkenlik gösterebiliyorsa onların yönetilmesi için doğru ortamlarda doğru bireylerle iletişime geçerek kendimize yararlı hale dönüşmesini sağlayabiliriz.
O HALDE SİZE İYİ GELEN İNSANLARIN KIYMETİNİ BİLİN
Eğitimlerde danışmanlıklarımda sürekli kullandığım bir örnekleme var. Burada sizlerle de paylaşmak isterim. Otobüse bindiniz. Oldukça kalabalık. Bir kişi ayağınıza bastı ve hemen peşi sıra afedersiniz dedi, önemli değil diye karşılık verdiniz. Aradan biraz zaman geçti otobüsün ani fren yapmasından kaynaklı sarsıldınız otobüs şoförü kusura bakmayın dedi önemli değil diyerek devam ettiniz. Tam inmek üzereydiniz ki arkadan biri ite kalka önünüze geçti ve çok acelem var kusura bakmayın dedi ve yine önemli değil diyerek otobüsten indiniz. Şimdi bu hikayeyi unutmamanızı rica ediyorum. Gün boyu çalıştınız ve eve geldiniz. Eşiniz ya da bekarsanız anne babanız çok yorulduğunu söyleyerek sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye yerleştirmenizi rica etti. Gün boyu yorulan siz bu durumla karşılaşmaktan dolayı söylenmeye ve şikayet etmeye başladınız. Evet ilk hikayedeki insanları hatırlayın. Hangisini tanıyordunuz ya da hangisiyle bir daha karşılaşma ihtimaliniz var? Yalnız ne kadar da anlayışlıydınız. Peki ya anne babanız, eşiniz. Ömür yolculuğunda sizinle uzun yıllar mesafe katedecekler değil mi? Onlara olan anlayışınız ne kadar da az. Şimdi hadi hep beraber soralım kendimize. Bize iyi gelen insanlara ne kadar kıymet veriyoruz?