Günümüzün en büyük sıkıntılı belası Covid 19 Corona virüs tehlikesi gibi görünüyor. Yapılan çalışmalar ve bilimsel adımları gözlemlediğimiz kadarıyla; bu Virüs elbette aşıyla yada değişik ilaçlar ile tedavi edilip mağlubiyete uğratılacak ve sağlıklı günlerimize geri döneceğiz.
Ama asıl tehlike sinsice yaklaşmakta olan ve yıllardır sinyallerini veren doğal bir afet olan kuraklıktır. Bu yıl kendisini iyice hissettirmeye başlayan kuraklık maalesef Alanya’mızı da etkiledi. Su kaynaklarını besleyen kaynakların ambarlarını dolduracak olan yağışlar bu yıl şuana kadar neredeyse gerçekleşmedi diyebiliriz. Bundan sonrada yeterince yağış olmaz ise yaz sezonu kuraklık bakımından sıkıntılı geçeceği aşikar.
Gelelim kuraklığın biz insanlar tarafından yapılan asıl sebeplerine; Yeraltı sularının bilinçsizce kirletilerek yok edilmesi. Temiz su kaynaklarının amacı dışında kullanılarak heba edilmesi. Ormanlık alanların yangınlar ve yapılaşma yoluyla yok edilmesi. Ağaçların kontrolsüz ve bilinçsizce kesilmesi. Yağmur çeken bitki örtüsünün yok edilmesi. Fabrikaların, sanayilerin bacalarından çıkan zehirli gazların atmosferi kirleterek yağış düzenini bozması. Sanayi ve çevresel artıkların işlenmeden doğaya atılıp çevreyi kirletmesi. Atık suların arıtılmadan doğaya bırakılması ve tekrardan kullanılmaması. Verimli toprakların amacına uygun olarak kullanılmaması. Tarım için kullanılan arazilerde betonlaşmaya gidilmesi diyebiliriz.
Peki kuraklığı nasıl önleyebiliriz. İlk önce doğayı sevip onu nasıl koruyacağımızı öğrenirsek gerisi kolay. Yine biz insanlara bu konuda çok iş düşüyor. Ayrıca devletimiz tarafından da gerekli önlemler alınıp biran önce kuraklık önleyici önlem ve uygulamalara başlanıp hız verilmeli. Kuraklığın en büyük düşmanlarından olan bitki örtüsü ormanlarımızı korumalı ve çıplak kalmış toprakları ormanlar ile tekrar giydirmeli. Doğanın yapısına göre yağmur çeken bitkileri arttırmalı. Tarım alanlarının amacına uygun olarak kalmasını sağlamalı. Her türlü atıkları arıtıp işleyip geri dönüşüme uygun olanları tekrar kullanmalı. Depolanması gereken atıkları doğaya bırakmamalı. Zehirli gaz salınımını en aza indirip en iyi sekilde filtre edimesini sağlamalı. Su kaynaklarımızı amacına uygun kullanmalı. Saymakla bitmeyecek daha çok önlemler var. Ama bu önlerin sorumlusu ve suçlusu olarak başındada sonucundada biz insanlar varız….
Ayrıca yağan yağmurların boşuna akmasını önlemek ve Selçuklu ile Osmanlı dönemleri yapılarında çok sık rastladığımız, hatta bazılarının hala aktif olarak kullanıldığı sarnıç ve su deposu türü yapıları geliştirmek veya var olan tarihi sarnıçları tekrar bu sayede işlev kazandırıp ayağa kaldırmak için için kuraklık iyi bir bahane olabilir mi ? Yetkililere duyurulur.
Sağlıcakla kalın….