Bugün arkadaşımla sohbetimiz sırasında gündemde olan bir konuyu konuşurken yaşadığım bir durumu paylaşınca ortaya bu yazının konusu çıktı.
O günlerde gündemin konusu yurt dışından getirilen telefonların gelecek zamdan etkilenmeden kayıt yaptırılmasıydı. Ben de böyle bir durumdaydım fakat telefon hattı kendi üzerimde olmadığı için o an kayıt yaptırsam da işlevsel olmadığını öğrendim. Bunun üzerine telefon hattını kendi üzerime harekete geçtim. Hikaye de bu işlemi yapan görevlinin sorusu üzerine başladı… İşlemi yapan görevli “Telefonunuz yanınızda mı?” diye sordu. “Şuan elinizde ve işlem yaptığınız bu telefon” dedim . Yok, hayır “İMEİ” girişini yapacağınız telefonu soruyorum dedi. Sonra “bir an önce pasaportunuza işletin” dedi. Elimdeki telefonunu gösterek “ İMEİ” işleminin yapıldığını tekrar söylemek durumunda kaldım. Yüzüme baktı ve bu mu idi uğraştığınız telefon dedi? Çünkü piyasadaki popüler markadaki telefon değildi bendeki…. “Kusura bakmayın herkesin elinde o marka telefon olunca sizinkinin de öyle olabileceğini düşündüm dedi düşündüm” dedi. Görevlinin bu dönütünden sonra bana hissettirdiği yüz ifadesinden ve ses tonundan aldığım hisle telefonuma bakarak “bu muymuş bu kadar uğraştığım” dedirtti. Bu yaşana olay sonrasında tüketici kültürünün etkisinin nasıl yansıdığını deneyimlemiş oldum. Tüketici kültüründe markalarla evrensel farklılık açlığını bilinçli olarak ayrıcalıklı yapışı gözler önüne seriliverdi. Markalandırmanın amacı da istenmeyen tüketime uyma davranışını, fazlasıyla istenen zıddı farklılık kılığına sokuvermesi değil midir? Yani tüketimsel sürüye uyma davranışı, herkesin aynı yoldan farklılığı kovalamasının sonucudur. “ İhtiyaçların manipülasyonu” ihtiyacımız olmayan şeylere “ihtiyaç duyar” hale getirmeyi sağlıyor. İşte görevlinin de sorduğu soru ve takındığı yüz ifadesi ihtiyacım olmadığı halde ihtiyacımmış gibi algı oluşturdu.
Tüketimin büyük bölümünde itici neden, sürünün önünde olmak veya gerisinde kalmamaya yönelik anlamsız girişimdir. Böylece bir gösteriş tüketimi de başlıyor. Birey bunu sadece kendini tatmin için değil, başkalarının gözünde de değer kazanmak için yapıyor. Toplumun kültürel, sosyal yapısının gösteriş meraklılığı karşısındaki tutumu kişinin davranışını yönlendirebilmektedir. Gösteriş tüketimine yönelen kişinin bu davranışının amacı, mensubu bulunduğu sosyal sınıf içinde diğerlerinin hayranlığını uyandırmak, statüsünü sağlama almak veya sınıf içinde liderliğe yükselme ya da bir üst sınıfa kabulünü sağlama gibi olabilir.
Amerikalı psikolog Jonathan Haidt sözü gibi “arzulanan her şey konusunda benzer yanılsamaların bulunur”. Aslında gözümüzde büyüttüğümüz her şey, kendimizde küçük gördüğümüz bir yönü tamamlar. Gözünde büyütmek de küçültmek de aynı şeydir. Bu nedenle büyütmenin daha çok bizim ihtiyaçlarımız ve kendilik algımızla alakalı olduğunun farkında olursak kendi gerçekliğimizi de görürüz. Sonrasında da “bu muymuş” değil “bunun bende anlamı ne” onu bulmuş olurum…
Yaşamınızda “bu muymuş bu kadar uğraştığım” dediklerinizi deneyimlemeye başladığınız bir gün olsun….
Uzman Psikolojik Danışman
Muzaffer Gülsüm Türkeli