Neler oluyor, neler yaşıyoruz? Son beş yılda hayatın akışına yetişebilen var mı? Başka bir yaşam biçimini kabul eder haldeyiz. Üstelik bu duruma karşı rahatsızlık hissimiz de yok. Aile ilişkileri bozuluyor, ayrılıklar artıyor, büyüklere gösterilen hürmet azalıyor, çocuklara maneviyattan çok mekanik hedefler belirleniyor, dünyamızı sanal gerçeklikler yönetiyor. Tüm bunlar gerçekleşirken hasbelkader var olan duruma itiraz eden birileri geleneksel, yobaz, anlayışız sıfatlarla yaftalanıyor.İnsan sadece fizyolojik ihtiyaçları ile yaşamını devam ettiremez. Ünlü psikolog Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinde fiziksel ihtiyaçların arkasına güvenlik, ait olma, sevgi, saygı gibi seçenekleri de ekler. Tüm bunlar tamamlandığında “kendini gerçekleştirme” nin sağlanacağını ifade eder. Bu da gösteriyor ki maddesel yapılan her şey maneviyatla desteklenme durumunda anlam kazanıyor. Aile ilişkilerine bakalım biraz. Herkesin kendince bir doğru seçtiği, ortak paylaşımların olmadığı, iletişimin yerini sosyal medya trafiğinin aldığı tabloyla karşı karşıyayız. Büyük tehditler taşıyan bu resim fark edilir boyutta değil. Evlilikler ise diğer bir başlık olarak karşımızda. Eşlerin tahammül sınırlarının azalması, fedakarlığın olumsuz algılanması, biz olgusundan ben dünyasına yöneliş, ihanetlerin sözüm ona sebeplerle masumlaştırılması, hatır gönül ilişkisinin zayıflaması ayrılıkları kaçınılmaz hale getiriyor. Büyüklere gösterilen hürmet lütufmuş gibi yaşanıyor. Yıllarca emek harcayan, evlatlarını belli bir yere getirebilmek adına çalışıp didinen ebeveynler yaşamlarının ikinci baharında ayak bağı olarak değerlendiriliyor. Bayramlarda ziyaret etmek tatile gitmekle yer değiştirdiğinden beri yolunda gitmiyor hiçbir şey..Çocukların maneviyatını mekanik hedeflere kurban etmek başka bir yara. Sürekli başarıya odaklanan çocuklar ilişki kurmayı, yardım etmeyi, sevmeyi, sevilmeyi beceremiyor. Hatta çoğu kez aşılanan “kazanmak için yok et” bakış açısı bencil, hırçın, tahammülsüz, zarar veren, vicdansız çocukların büyümesine sebep oluyor. Sanal gerçeklik. Ah içim daralıyor konusu geçince. İnsana dair hiçbir şeyin onun eline geçmesini istemiyorum. Biliyorum ki duygular temas edince anlam var. Hatıralar varsa güzellik var. Ama Esra Hocam çok güzel, neler neler yapılıyor, hayatımıza kolaylık sağlayacak sözlerini duyar gibiyim. Son sözlerimi cevap niteliğinde vereyim; Hepimizin dilinde “nerde o eski günler” var. Oysa o eski günlerde robot süpürgeler, makineler, sosyalleşmek için siteler, araçlar yok. Sadece insan, insanın gücü, merhameti, sevgisi, yardımseverliği ve daha nicesi var. Unutmayın insan insanın yurdu..