Bugünlerde, “çocuğuma davranışla ilgili bir alışkanlığı nasıl kazandırabilirim” diye gelen ebeveynlerin, “herşeyi denedim – bırak alışır dediler yine olmadı hocam” şeklinde yakınmaları üzerine bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum. Çocuklara alışkanlık kazandırmaya çalışan ebeveynlerin “Memeyi bıraktırma, farklı yemekleri yedirebilme, karanlıkta uyumasını sağlama, uykuya kendinin gitmesi… gibi durumlara “bırak alışsın” önerisi en çok duyulan öneridir. “Bırak alışsın!” önerisinde aslında gizli mesaj daha var; varlığını hissedip, anlayıp, işitmediğimiz bir tarafı maruz bırak, alışsın! yani yaşanan durumla ilgili sadece istediğimiz sonuca odaklanarak eyleme geçip çocuğun duyguları yok sayma. Aslında bir şeye alışmak veya tüm bunlara ansızın kalınan maruziyeti alışkanlık haline getirmek daha da zordur. Çünkü zorunluluk, çaresizlik ve belirsizlik barındırır. Aniden maruz bırakmakla, sağlıklı sınırlar içerisinde özgür bırakıp olacakları izlemek ve duruma göre davranmak arasında bir ince detay var, nasıl mı? Bir yetişkini tanımadığı bir ülkeye bıraksanız hemen alışabilir mi? Aaa burası çok güvenli diyerek iyi hissedebilir mi? Hiç tedirgin olmaz mı? Neredeyim ben, konuştukları dili bilmiyorum, tanımadığım insanlar var, yemekleri farklı gibi birçok şey zihninden geçip tedirgin olmaz mı?
Beklenmedik, sıra dışı ama olası bir duruma maruz kaldığında alışmak yetişkin içinde zor olabilir; içerisinde baskı hissetse de dışarıya rol yapabilir. Yetişkinlerin ani bir uyarana, bir tepkiye veya duruma maruz kaldığında bir şekilde bununla baş edebilmelerinin sebebi duygularını düzenleyebilmeleridir (tabi bu da stres kaynağına göre değişir).
Bizde bulunan iyi alışkanlıklar bize direkt gökten zembille inmedi. Belki hiç açıklama yapılmaksızın, ansızın maruz bırakıldık, belki de süreci kendine göre bölerek o alışkanlıkları kazanmamız için emek verildi ve ebeveynlerimizle aramızda, karşılıklı kabul ve güvene dayalı bir anlaşma yapıldı (ki bu makul olan). Sonunda alışkanlıklarımız bizim kişiliğimizin önemli bir parçası haline geldi.
Bir çocuğu yetiştirirken, şu “Bırak Alışsın!” fikrine yönelik, etrafımızdaki diğer yetişkinlerle bu konuda anlaşmaya ihtiyacımız var: Alışmak için bırakmaya gerek yok! Alışmak, bırakılmak demek değildir. Çocuğun bir şeye alışması için bizim ortadan kaybolmamız ve onu öylece kocaman bir bilinmeyenle (kişi, ortam, uyaran vb.) yüz üstü bırakmak demek değildir.
Alışkanlık kazandırabilmek için de aynı durumu anlatan konuya ihtiyaç vardır. Her çocuğun yeni bir kazanımı/alışkanlığı elde etmesi için ihtiyacı olan şeyler farklıdır çünkü her çocuk biriciktir.
Diğer yandan hangi çocuk için olursa olsun, çocuğun bir alışkanlık edinmesine yardımcı olmak istiyorsak, bunu kademeli hale getirmemiz elzemdir. Yavaş ve güvenle; sevgi ve işbirliğiyle olmalı. Ortada daha önce karşılaşılmayan bir uyaran oluştuğunda çocuğu öylece onunla başbaşa bırakıp ortadan yok olmak, çocuğa alışkanlık kazandırmadığı gibi onu çaresiz bırakır.
İşte tam da bu nedenle çocukları öylece bırakıp bir şeye alışmalarını beklemek, biriken çaresizliklerini gelecekteki yaşam olaylarına aktarmalarından ve aramızdaki bağın yıpranmasından başka bir işe yaramayacaktır.
“Alışmak sevmekten
Daha zor geliyor
Alışmak bir yara
Bağrımda kanıyor”… Ümit Besen bunu yazarken hangi anlamda yazdı bilmiyorum ancak “Bırak alışsın”ı çok net özetliyor.
Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta sosyal medya hesabında Alevi olduğunu açıklaması gündemdeki sıcaklığını korurken, bugün CHP heyeti Pir Sultan Abdal Derneği’ni ziyaret etti. CHP Antalya Milletvekili Adayı Murat Özçelik, CHP Alanya İlçe Başkanı Coşkun Karadağ, Komite Başkanı Bülent Kandemir, yönetim ve partililerle birlikte Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Meral Altun ve yönetimini ziyaret etti. Yoğun ilgi gören Özçelik, burada hedeflerini anlattı.