“Bir musibet bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız, ne de güzel söylemişler.
Kadim medeniyetimiz eşsiz hayat tecrübeleriyle yoğrulmuş güzel insanların altın değerinde sözleriyle doludur. Modern dünyanın egemen güçlerinin algılarımızla oynadığı ve sadece bize düşünmemizi istedikleri şeyleri yaşattıkları bir süreçten geçiyoruz. Çoğu kurgu olan sanal bir âlemi gerçekmiş gibi gösterdikleri olayları, bilime dayandırdıkları da ehlinin dikkatinden kaçmıyor. Bu durum bilimin suçu değildir...
Bilim bir tabu değildir. Gerçeği arama yoludur. Şüphecidir, sorgulayıcıdır, analitik düşünceyi destekler. Bilim insanı da dalkavuk olamaz, eleştireldir, insanların hoşuna gitmese de sorgular, ikaz eder, ufuk açar, topluma yol gösterir. Bilim insanlarının sadece laboratuvar çalışmalarında ve ders kitaplarında sınırlı kalmayıp, topluma fayda üreten yönünün olması da beklenir. O yüzden üniversiteler özgür düşüncenin anavatanı olmalıdır ki ders alınsın...
Yakın zamanda Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde yaşadığımız sel felaketi, yaşanılan acının büyüklüğü yanında son derece önemli bir ikaz niteliği de taşımaktadır. Ders alınması gereken çok önemli bir afettir. İstanbul Teknik Üniversitesi bilim insanlarının hazırladığı “Bozkurt Raporu”; benzer durumda olan yerler için ibret alınması gereken bir musibeti gözler önüne sermiştir. Yerleşim planlarının daha güvenli alanlarda yapılması ve dere ıslahının zorunluluğu ile ilgili önerilerin yer aldığı raporu yerel ve merkezi idaredeki tüm yetkililerin okumasında çok fayda var...
İklim değişikliği ile birlikte kuraklık ve orman yangınları ardından olması muhtemel sel felaketlerinin çok daha büyük olacağı ve daha sık yaşanacağı ile ilgili bilimsel araştırmalar devam ediyor. Özellikle orman yangınlarından sonra, hem bozulan meteorolojik düzen hem toprağın geçirgenliğinin azalması hem de bitki örtüsünün azalması ile yağışın daha fazla akışa dönüşmesi sonucu taşkının daha fazla alanı etkilemesi söz konusudur.
İklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen Akdeniz Havzası, özellikle son orman yangınlarından sonra taşkın riski olan yerler için çok daha fazla riskli hale gelmiştir. Zararın neresinden dönülürse kardır. Yetkili ve etkili makamlarda olan idarecilerimizin sorumluluğunda bulunan havzaların, derelerin durumlarını kontrol etmesi, geçiş, menfez, sedde ve kesitlerinin ıslahını öncelemeleri, risk alanında olan vatandaşları uyarmaları ve imkânı olmayanlara yardım etmeleri çok önemli bir kamu görevidir.