Olaylara bazen farklı pencerelerden bakarak gerçekleri daha iyi görüp algılayabiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Dim Çayı yolu üzerinde Hazineye ait arsa üzerinde izinsiz ve kanun dışı yapılar için alınan yıkım kararıyla kanunlar çerçevesinde belediye tarafından bir yıkım gerçekleştirildi. Buraya kadar çok güzel.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkının bulunduğu Kamunun malına konmak hiç kimsenin hakkı değil.
Peki bu yapılar yapılırken görmemek, göz yummak yada bilerek veya bilmeyerek yapılmasına müsaade etmek bir zafiyetin olduğunun apaçık göstergesi değil mi?
Alanya’da işgal edilmiş onlarca kamusal alan olduğunu düşününce, şimdi bu yapılan uygulamanın; Gerçekten bir yıkım mı? Yoksa göz boyama amaçlı bir yatırım mı? olduğunu zamanla göreceğiz.
Burada asıl olan, kanun dışı bir yanlışlık veya haksızlık varsa; zenginiyle, garibanıyla, ağasıyla, beyiyle, müteahihtiyle, otelcisiyle, akrabasıyla, siyasetçisiyle, güçlüsüyle, güçsüzüyle, yandaşıyla, muhalefetiyle hiç ayırt etmeksizin, taraf olmaksızın gereği beklenmeden yapılırsa toplumca karşılığını bularak takdir edilip alkışlanır…
Şimdi bu aşamadan sonra önemli olanın bundan sonrasının ne olacağıdır.
Bu yıkım olayı diğer yıkımlar için bir milat, bir başlangıç olur mu? Yoksa…?
Eğer bununla sınırlı kalmayıp devam ederse halk tarafından GÖREV olarak nitelendirilerek takdir edilecektir. Lakin burasıyla sınırlı kalırsa sadece ŞOV olarak nitelendirilerek yadırganacaktır.
Bakalım;
Ya Adaletin terazisi ağır basar, kanunsuz yapıların yıkımına devam edilir.
Yada Rantın tatlı getirisi ağır basar, göz yummaya devam edilir.
Veyahut Siyaset ağır basar, şiş yanmasın, kebap yanmasın denerek orta yol bulunmaya devam edilir... Alanya’mız için haydi hayırlısı diyelim.
Gelelim asıl konumuza;
Bölgemizde zaman zaman gündeme gelen onlarca işgal edilmiş hazine arsası, orman alanı, dere yatağı, mera gibi kamuya ait alanlar var. Bunlar ne kadar gündeme gelse de tez vakitte unutulmakta veya unutturulmakta…
Adeta kanayan yara haline gelen bu işgal edilmiş bölgeler için şimdi sormak gerekir.
Alanya’da neredeyse DSİ, OGM, MİLLİ EMLAK, VAKIFLAR, vs… gibi her kurumun en azından bir temsilcisi, müdürlüğü veya şefliği var. Bu kurumların hiç mi bir envanter çalışması yok. Yada hiç mi kontrol ve denetleme mekanizması yok? Bu kurumların sorumluluk alanlarına kim sahip çıkacak ?
Atalarımızın da dediği gibi. Karpuz, kavun yata yata büyür.
Hatırlatması bizden olsun.
Sağlıcakla kalın….