8 Mart kadınlar gününde kadının dil aracılığıyla nasıl baskı altında tutulduğunun, toplumun hemen her alanında olduğu gibi dilde de kadın aleyhine cinsiyetçilik olduğu gerçeğinin fark edilmesi ve cinsiyetçi söylemlerin değişimi için dilimizde değişim yapalım. Çünkü toplum önünde kadının ikincil olarak görülmesinde çok güçlü ve yaygın bir araçtır “dil”. Dil üzerindeki erkek egemenliği sadece düşünceyi değil gerçekliği de biçimlendirir. Cinsiyetçi dil kullanımıyla karşılaştığımız yerler atasözleri, argo, günlük dil ve medyadır. Kullanılan bu eril dil, genellikle kadını ve onun cinselliğini aşağılayıcı, cinsiyetini yok sayan, kadını zorunlu rollere iten ve saldırgan bir dildir. Maalesef ki durum kadının dünya görüşünü ve hatta kendini ifade etme biçimine engel oluşturur. Eril dil, erkeğe göre oluşur ve bu da kadını görünmez kılar. Dilde yerini bulamayan kadın, kimliği oluşturamadığı gibi bir öznelliğe sahip olamayacaktır. Bu durumda da kadın kimliği erkeğin kimliğine ilintili olarak var olmaya devam edecektir. Nasıl mı?
“İtte vefa olur, avrratta vefa olmaz” biçimindeki atasözlerinden kadına güvensizliği,
“adamına göre davranmak”, “adam olmak”, “adam gibi”, “adam akıllı”, “adam yerine koymak”, “adam saymak” gibi adam kelimesinin kullanılmasının kadının varlığını silikleştirdiği,
“işin eri”, “sözünün eri”, “er sözü”, “bilim erleri” gibi er kelimesinin olumlu kullanılarak kadını görünmez kıldığı,
“Devlet adamı, din adamı, insanoğlu, eloğlu” gibi ifadeler de kadının yer bulmadığı,
“kadının namusu, kadın pazarlamak, kadın merakı” gibi ifadelerin kadını cinsel bir obje olarak gösterdiği,
“karı gibi ağlamak, evde kalan kızlar, şirret kadınlar” gibi ifadelerin kadını küçümsediği,
“ev kadını, şefkatli anneler” gibi ifadelerin kadını belli rollere ittiği,
“Kız almak/ kız vermek” deyimleri toplumumuzda kadını sahip olunan bir nesne gibi gösterdiği,
“karı gibi ağlamak” deyimi kadının zayıflığına işaret ettiği,
“kadın milletvekili, kadın hakları, kadın gazeteci” gibi ifadelerin kadını “ötekileştirdiği”, kelimelere biraz daha yakından bakınca kolayca anlaşılabilmektedir.
8 mart kadınlar gününde çiçekler ile cinsiyetçi naif, kırılgan başkası tarafından bakım verilmesi gereken sembolik hediyeler yerine “dilde cinsiyetçilik” kavramının yaygınlaşması ve ne olduğunun anlatılıp bir bilinç oluşturulması sağlansın. Ahmet Hamdi Tanpınar “Dil, insanlığın kendisidir ve zihin hayatımız onunla vardır.” sözünde olduğu gibi zihnimizdeki yansıma dilimizde…