Bir savaş düşünün milletin kaderini değiştirsin. Bir savaş düşünün geleceğimiz ve bağımsızlığımız üzerine hesaplar yapanların umutlarının son bulduğu gün olsun. Bir savaş düşünün ikilik yok birlik var ,ancak bunda dirlik var denildiği gün olsun. Bir savaş düşünün ,toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi yatanların ruhlarının şad olduğu gün olsun.Bir savaş düşünün,vakti saati geldiğinde üzerine düşen görevi en önde yapıp ve ücreti mevzu bahis olduğunda da geri duran necip milletimizin ve bu yüzyılda Türklüğe ve de tüm insanlığa armağan edilen ebedi Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın şahlandığı ve on yıllardır hesabını kitabını yaptığı,gece yatağında gündüz otağında ,savaş meydanlarında hep bu anı düşlediği gaye-i hayalinin gerçekleştiği gün olsun.Öyle ki bu savaş ,engin tarih bilgisi ve bilinci ile yurt açan savaş olan Malazgirt’İn yıldönümünde, hem de aynı günde aynı millete karşı ,yurt kurtaran savaş olan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesinin başlatıldığı ve müthiş bir son ile taçlandırıldığı savaş olsun.Bir savaş düşünün ve var olmak veya yok olmak kavramlarının birbirine en çok yaklaştığı öyleyse “Ya İstiklal Ya Ölüm “ parolasının milletin sinesinden çıkıp Gazi Kemal’in ağzından dillendirildiği gün olsun. Ve bir savaş düşünün ki millet evladının şehit,kahraman ordumuzun gazi, ve de Yüce Allah’ın milletimizden razı olduğu gün olsun.
99 sene evvel gerçekleşen tarihimizin yüz akı olan bu savaşın şehitlerine ve gazilerine rahmet olsun.Devletimiz ve milletimiz var olsun.Kahraman ordumuz ilelebet muzaffer olsun.

Güzel Alanyamız,kahraman Alanyamız vakti saati geldiğinde vatan uğruna binlerce şehit ve gazi vermiş ,hatta üç farklı yerde sadece Alanyalı şehitlerden oluşan şehitliğe sahip olmuş nev-i şahsına münhasır bir yer. Tespit edilebilen 1300 gazi ve şehidi ile vatan ve özgürlük savunmasından asla dur olmamış ,8 asırdır devletlerimize yönetici ,alim ve komutan yetiştirirken savaş meydanlarında da en önde yerini almıştır.İşte bu savaşlardan birisi de Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi.Ki bu savaşta da onlarca Alanyalı efrad ve erat görev yapmasına rağmen bugün sizlere bir kahramanı tanıtacağım.Aslında zaaflarıyla,eksiklikleriyle de olsa bu milletin evlatlarının zor zamanda nasıl bir halet-i ruhiyeye sahip olabildiğinin en müşahhas örneği olması cihetiyle de ,günümüz Türklüğünün bütün eksik ve kusur yönüne rağmen civanmertliğinin bu kahramanımızda temessül etmiş olmasından dolayı çok önemli buluyorum.
Arif Şahiner.Yunan komutan Trikopisi esir edenlerden.Alanya Arap köyünden (Akçatı),Serdar oğlu,belediye eski başkan yardımcısı Mustafa Şahiner babası .10 lu yaşlarımın hemen başında gördüğüm ve selamlaşma ,hal hatır sorma fırsatını bulduğum bir kahraman. Aslında aile boyu kahraman ,Kardeşi Kerim Yazar da Kurtuluş Savaşı gazisi.Lakin hem Çanakkale hem de Kurtuluş Savaşı gazisi olan Arif amcayı hassaten anlatmak isterim.1893-1987 yılları arasındaki ömrüne ne sığdırdıysa sığdırdı bilinmez ama bütün ömrünü bereketli bir hasat ortamına dönüştüren harp kahramanlığı var.Üstelik O’na bunu yaptırtan ,iç dünyasının ve damarlarının derinliklerinde dolaşan bizi biz yapan bir güç var.
Yokluk içinde ,per perişan halde verilen mücadeleler çoğu askerimizi yıpratıyor. Necid çöllerinde deliren askerimizi Mehmet Akif develerin hamutlarına bağlıyor ve Medine’ye kadar onlara Kur’an –ı Kerim okuyordu.Bu cihan harbi örneği olsa da Kurtuluş savaşının yoksulluğu da pek yaman olmuştu.Öyle ki günlerce çarpışan Arif amcanın birliği bir gece susuzluktan su aramaya koyuluyorlar.Ay ışığının parlattığı bir su birikintisi onlar için bayram oluyor.Koşarken suya doğru arkalarından komutanları ,”Aman ha dikkat edin,düşman zehirlemiş olmasın” diye ünlerken duyabilene aşk olsun.Çoktan kafaları suya daldırıp suyu kusmaları bir olmuştu.Meğer içtikleri su ,bir birikinti suyu değil ,önceden ölmüş bir katırın karnına birikmiş irin ve kandan başkası değilmiş. Ay ışığı vurunca su gibi parlayınca kanmamak imkan dışı olmuş.Tabi ciğerleri birkaç gün boyunca yanıyor.
Yunan’a karşı verilen muharebede birliği bozguna uğrayan Arif amca ve diğer sağ kalan erat köylerine dönmeye karar veriyorlar.Afyon’dan Alanya’ya doğru yürüyerek geliyor.Yolda başına pek çok gaile ve sorun gelse de hiç birisi pireler kadar olmuyor.Zira asker evlatlarımızın hemen hepsinin problemi bırakın teker teker ayıklamayı ,silkelenerek düşürdükleri pireler, derdin üstüne dert ekliyor.Ayakta paramparça çarık,karın aç biilaç yollara revan oluyor.Alanya’ya gelince köyüne çıkmadan evvel Alanya kalesindeki arkadaşının yanına çıkıyor.Şimdiki George Town Üniversitesine ait olan meşhur “Cavır Yokuşundaki” evin o günkü sahibi bir Hristiyan Alanyalı.Konunun otoritesi Murat Levent Koçak beyin ifadesiyle Luk hoca denilen bir gayri Müslim evi.Sohbet sırasında Arif amcaya ;” İyi ki döndün geldin savaştan ,nasıl olsa buralar hep bizimkilerin olacak “ifadesiyle irkiliyor.Türklük damarı galeyana geliyor.Her ne olursa olsun dönmemeliydim diyor.Aslında Alanya’da yaşayan ve Rum adıyla meşhur olanların ben öz be öz dini ayrı Türk olduğuna inananlardanım.Buna ispatım da var.Lakin hemen hemen hiç birisinin bu şekilde bir kafa yapısına sahip olduklarını işitmedim.M.Levent Koçak ifadesiyle Luk hoca Islahat Fermanından sonra Tophane mahallesinde açılan azınlık okulunun öğretmeni ve çok büyük olasılıkla Alanya dışında eğitim alarak ,yabancı ekollere intisap eden ve düşünce dünyası kirlenen insanlardan birisi.Normal şartlarda dini ayrı da olsa bir Türk’ün diyebileceği söz değil bu.
Bütün dünyası bu söz üzerine allak bullak olan Arif Şahiner amca akşam köyüne varır.Ev halkı ve köylüyle halleştikten sonra amcasına olayı anlatır.Duyduğu lafın kendisine çok derinden tesir ettiğini ,bunu kendisine yediremeyeceğini ve savaş meydanına geri döneceğini söyler.Onay aldıktan sonra sabah namazı ile askerlik şubesinin önünde ilk sıraya geçer ve mesaiyi beklemeye başlar.Hatta nöbetçi askerler kızsa da o şekilde oturduğuna,görevli şube başkanı gelir gelmez arkasından odasına girer.Komutan hemen bir harita açıyor masaya ve Arif amca savaşın bütün gidişatını ve şartları birer birer anlatıyor.Arif amca ağlıyor ,komutan ağlıyor.Hemen asker kıyafeti giydiriliyor ve Burdur üzerinden gönderiliyor.Gönderiliyor gönderilmesine ama oradaki birlikte hiç istemediği halde mecburen bir süre kalıyor.Zira askerler için kesilmesi planlanan boğayı kimse kesemiyor.Komutan,”Kim kesebilir bu boğayı” deyince Arif amca “Ben keserim “der.Der demesine ama bu olay O’nun bir süre orada kalmasını sağlar.Boğayı kesen Arif amca kasap olarak birlİkte görevlendirilir.Sonraları bir yolunu bulan Arif amca Afyon’a ulaşır.Atatürk’ün emrine girer. Değişik küçük cephelerde harp eder .Yine böyle bir zamanda Uşak’ta keşif vazifesinde iken tertibi ve silah arkadaşı olan bir Mehmetçik bir tuvalete girer.O esnada komutan edalı birisini görür.Gerisin geri koşan asker gördüklerini anlatınca olay aydınlanıyor.Meğer gördüğü kişi Yunan genel kurmay başkanı ve başkomutan Trikopis ‘ten başkası değildir.Bu göreve katılan otuz kadar askerin tamamı Trikopis’in esir edilişinde görev alır.Bir tane daha Alanyalı olduğu söylense de daha doğruluğunu ve kimliğini tespit edemediğim için mevz-u bahis etmek istemiyorum.
Atatürk haberi alır almaz Arif amcanın ifadesiyle “Gır” atıyla büyük bir toz bulutu içinde geliyor.Hayatında ilk defa Atatürk’ü gören Arif amca hayatına büyük işler sığdıran ve büyük zekasıyla işler gören Atatürk’ün hayalinden farklı olarak küçük bir yapıda olmasına şaşırır.Atatürk Trikopisle özel ilgilenir Kılıcını geri kendisi takar.Ve ana karargaha doğru dönerlerken atının üzerinde ,” Esir edilen yabancı askerler şu tarafa,bizim Rumlar da şu tarafa” diyor.Tabi bizim fiadesini duyan Anadolu Rumları torpil yapacak diye seviniyor.Bilakis Atatürk onlara çok kızıyor.İşbirlikçiliklerinden,vatana ihanetlerinden vb anlatarak kükreye kükreye onlara bağırıyor.Sonra komutanlar,”Biz bunları ne yapalım “ dediklerinde incitmeyin sakın diyor ve ayrılıyor.Biz bu ifadeyi, bir güzel dövün ve öldürün demek istedi diye te’vil ettik ve hepsini çırıl çıplak soyarak bir güzel dövüp öldürdük diyor.
Mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir şiarını edinen Atatürk ,savaş sonunda askerimizi evine gönderiyor.Arif Şahiner amcamız da Çanakkale ve Kurtuluş savaşı gazisi madalyasıi ünvanı ve şerefiyle uzun yıllar yaşıyor.Ruhu şad olsun.Yaşayan ve yaşayacak olan her bir vatandaşımızın üzerinde hakları bulunan bu kahraman dedelerimize rahmet olsun.