"Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi" atasözümüz gibi kuraklığın gelişi kıştan belliydi.
Bu yıl yaylalara yeteri kadar kar yağmadı.
Havaların ılık geçmesinden dolayı az da olsa yağan kar, buz tutmadığı gibi yağmurla birlikte eriyip gitti.
"Kış böyle geçerse yaz nasıl geçecek?" derken o yaz geldi çattı.
'Nisan bitmedi, arada daha Mayıs var' demeyin.
Çünkü Alanya'da iki mevsim yaşıyoruz.
Kış biter yaz gelir, yaz biter kış gelir.
Geçtiğimiz yaz, kuraklık ve üretimle ilgili yazdım çizdim.
Ağustos Ayı'nda yayladan Gödüre (Göksü) Çayı'nın fotoğrafını paylaşarak kuraklığa dikkat çekmiştim.
Kuraklık endişesi bu yıl bende erken başladı.
Geçtiğimiz hafta Demirtaş Çayı'nda gördüğüm manzara karşısında gözlerime inanamadım.
Kendi kendime; "yaz gelmeden bu ne hal" dedim.
Koca Demirtaş Çayı'nın suyu iyice çekilmiş.
Yaz gelmeden kuruyacak sanki.
Aslında bu aylarda karların erimesiyle akarsular daha bir coşkulu akardı.
Üreticinin yüzü hep gülerdi.
Ama o günler eskide kaldı.
Kar yağmayınca, yağan da yağmurla eriyip gittiği için su kaynakları boş kaldı.
Şimdi tablo böyleyse, Ağustos'tan sonra sondaj kuyularını düşünmek bile istemiyorum.
Binlerce dönüm avakado bahçesi ve muz serası yapıldı.
Yapılmaya devam ediyor.
Vay üreticinin haline...
Endişelerim her geçen gün artıyor.
Tek kurtuluş reçetesi Dimçayı sulama suyu projesinde.