“Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunIuğunuz artar, nefesiniz daraIır; ama görüş açınız genişIer.” Ingmar Bergman böyle söylüyor yaşlılık için. Çok da yerinde bir tespit doğrusu.
Doğduğumuz andan itibaren başlayan yaşlılık nedense ileriki yaşlarda daha farkında vardığımız bir kavram. Olgunlaştığımız, durgunlaştığımız, sadeleştiğimiz dönemlere tekabül eden yaşlılıkta insanlar evlerine çekilip hayattan elini ayağını çekmeyi tercih ediyorlar, maalesef..
Oysa bence kişinin en verimli çağıdır bu dönem. Düşünsenize yaşamınız boyunca en büyük kazıkları da yemişsiniz en güzel anları da biriktirmişsiniz. Kısaca hayata dair tüm ayrıntılardan haberdarsınız.
Sanırım yaşlıların kendi içine çekilmesi toplum olarak bizim bakış açımızla da ilişkili. Evlerimizdeki ninelerimizi dedelerimizi yok sayarak yaşamaya devam ettikçe onlar da bir kenara çekilerek kendilerini yalnızlığa mahkum etmeye devam edecektir. Görüş sormak, hatır gönül almak, ziyaretlerde bulunmak tek istedikleri aslında. Çok gördüğümüz bu küçük dokunuşlar hem onlara hem de size iyi gelecektir. Onlar kendilerini değerli hissederek mutlu olurken sizler de engin deneyimlerinden faydalanmış, iş ve işlemlerinizde kolaylık sağlamış olacaksınız.
Tabi yeni yetişen nesile örnek olmak ve ileride kaçınılmaz gerçekle yüzleşeceğimiz yaşlılıkta bizlere doğru davranışların yapılması adına şimdiden harekete geçmek gerekiyor. Belirli gün ve haftalar bu konularla ilgili duyarlılığımızı sağlarken devamlılığı ile ilgili farkındalığımızı da bizler sürekli kontrol etmeliyiz.
18-24 Mart Yaşlılar Haftası olarak geçmekte. Kutlamayı pek tercih etmiyorum önemli günleri. Bakış açım bu günlerin bizlere bilinç katması. Tavrımıza, tutumumuza tesir etmesi. Bir nevi sabah uyanmamıza ve güne başlamamıza sebep olan çalar saati gibi. Yani konuları hatırlatıyor uyandırıyor ve harekete geçmemizi sağlıyor. Ben de küçücük de olsa katkı sağladıysam ne mutlu. Hadi yaşlılığın farkına varalım, ne de olsa yaşamın en güçlü dönemi!