İçinde bulunduğumuz süreç bize neleri öğretti şöyle gelin hayatımızı film şeridi gibi geri sararak bakalım birlikte.
Eşimiz dostumuzla sohbet ederken içilen bir bardak çay ne kadarda güzelmiş meğer.
Güçlü sandığımız koca koca devletlerin gözle bile görülmeyen küçücük bir canlı karşısında nasılda çaresiz kaldıklarını gördük değil mi?
Bu kainatın evrenin bize ait olmayıp sadece emanetçi olduğumuz gerçeğini yüzümüze vurdu mesela. Ve de hâkimiyet kayıtsız şartız Allahlın olduğunu hatırlattı bize!
Dünya’da insan istediği kadar nizam kursun. İstediği kadar ben, ben, ben desin. Nizamı alemin yegane sahibi siz değilsiniz gerçeğini nasılda vurdu yüzümüze nasılda hatırlattı değil mi?
Gündoğmuş Köprülü’de kaçabilecek, ekip dikebilecek bir karış toprağın, Hacı Beleni’nden şöyle bir Torosları izlemenin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı yine bize bu virüs.
İnsanın özüne dönmesi gerektiğini, hayat hengamesinde şöyle durup bir soluklanıp, bunca telaş, geçici olan bu alemde ne kadarda gereksiz olduğunu hatırlattı mesela.
Tankın topun silahın para etmediği küçücük bir virüsle kilitlenen dünyanın en önemli sektörünün gıda pazarı olduğunu mesela. Tarımın çiftçiliğin ne denli önemli olduğunu, üretimin hayati bir mesele olduğunu öğretti yine bu musibet.
Virüs sebebiyle ziyaret edemediğimiz büyüklerimiz annemiz babamız elleri öpülesi büyüklerimizi ziyaret edip hayır dualarını almak meğer ne yeri doldurulamaz bir boşluk, ne eşsiz bir nimetmiş bizim için. Onlar olmadan hayat ne kadar boş ne kadar kıymetsiz değil mi?
Sizin şer gördüğünüzde bir hayır vardır buyurdu Mevla’mız. Evet her şerrin bir hayrı olduğu gerçeğinin tezahürünü yaşıyoruz şu günlerde. Hayırlı işlerin ne kadar önemli olduğunu öğrettiği için, Dünya’nın havanın temizlenip şöyle bir kendine geldiği için, bizim yüzümüzden bozulan doğanın dengesini bulduğu için, yitip giden canlar olmasa teşekkür etme durumuna geldik değil mi covite?
Öyle bir ders verdi ki bu virüs; zengin fakir güçlü zayıf demeden sosyalit bir yaklaşımla alayımıza nasılda ayar verdi değil mi?
Keşke bunca bedel ödemeden sırların sırına vakıf olabilsek. Keşke elimizdekilerin değeri elimizden gitmeden ya da başımıza bir musibet gelmeden bilebilsek.
İnsanoğlu silkelen ve özüne dön.
Alemin patronu sen değilsin. Bu evrende sana ait değil! Bu alemde emanetçi olduğun gerçeğini unutma. Hayırsız işlerde savaşlarda kan ve gözyaşlarında yarışma. İyilikte güzellikte bu gök kubbenin altından geçerken hoş bir seda bırakmakta yarış.
Sus… Dur… Düşün… İnsanoğlu,
Sus ki taşlaşmasın gönlün. Yüreğinin latifeleri ile ebedileşen ömrün. Susuşun zemheri ayazında yanan yüreklere aydınlık olsun. Dağların kar çiçeklerini göremeyen gözlere ışık, gök kubbede akışın olsun.