Yaz aylarında olmamız ve ramazanda aldığımız kilolarla birlikte popülerliği daha da artan "zayıflama" hapları son zamanlarda gelen "ölüm" haberleriyle adından sıkça söz ettirmeye başladı. Hızlı kilo kaybetme isteğinden dolayı hepimiz henüz yeterli araştırma yapılmamış "zayıflama" haplarına yönelebiliyoruz. Peki kısa zamanda bizleri forma sokma sözüyle hayatımıza giren zayıflama hapları ile vücudumuzdan giden şey ne?  Bu haplar yardımıyla kilo vermeye çalışmak hayatımızı riske atmaya değer mi?


"Zayıflama" hapları iştahımızı baskılayarak, diüretik etki ile(idrar söktürerek) veya laksatif etki ile(ishale neden olarak) kilo kaybı sağlar. "Zayıflama" haplarının içinde vücuda zararlı maddeler ve zamanla vücudun içinde yavaş yavaş etkisini gösteren zehirler var.  Bu maddelerin vücuda alınması ile bağırsak düğümlenmesi, iştah kaybı, uyuyamama, halsizlik gibi şikayetler görülmektedir. Ayrıca laksatif etki gösteren zayıflama haplarında kişilerin ishal nedeniyle besin emilimleri bozulacağından bu bireylerde vitamin ve mineral eksiklikleri sıkça görülmektedir. Vitamin ve mineral eksikliklerine bağlı olarak, diş kaybı, kemik erimesi, demir eksikliği anemisi(kansızlık), unutkanlık, görme bozukluğu, tırnaklarda kırılma, saçlarda dökülme başta olmak üzere bir çok sağlık sorunuyla karşılaşılabilmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre, internet üzerinden satılan ve ”tamamen bitkisel” olduğu öne sürülen 9 zayıflama destek ürünün 3'ünde , kalp rahatsızlıkları ve ölümlere yol açabilecek ”sibutramine” maddesine rastlandı. İncelemeler sonucunda görüldü ki; bu ilaçların gerek hazırlanışında, gerek sunumunda, gerekse içerikleri açısından halk sağlığını tehdit edebilecek olumsuzluklar var. İncelenen her üç ilaçtan birinde kalp ve akciğere zararları olduğu bilinen ve içindeki sibutramine etken maddesi nedeniyle piyasadan toplatılan ilaçtan, çok daha yüksek dozda bu etken maddeden olduğu görüldü. Bu etken maddenin dışında birçok zayıflama hapında alüminyum, nikel gibi vücuttan atılması çok zor olan 13 farklı kanserojen ağır metale rastlandı.

Masum gibi görünen ancak aşırı tüketiminde uykusuzluk, kalpte ritim bozukluğu, kemik erimesi, memede kist oluşumu gibi problemlere neden olan kafein de zayıflama ilaçlarında oldukça fazla miktarda mevcut.

Bu ilaçların başka bir çeşidi de beynimize doyduğumuz hissini vermeye çalışır. Doyurucu bir yemekten sonra beyne “Karnım doydu, bir lokma daha yiyemem” mesajı gider. İlaçlar bu mesajın iletilmesinde görev yapan habercileri taklit eder veya değiştirirler. Böylece, küçük bir porsiyondan sonra da “Acaba karnım doydu mu?”diye haber bekleyen merkeze “Evet doydu, hem de çok doydu” mesajının gitmesini sağlamaya çalışırlar. Sinirler birbiriyle ve beyindeki merkezlerle salgıladıkları çeşitli maddelerle haberleşir. Haberi verenin gönderdiği madde, haberi alan yerde özel bir kabul bölümünde karşılanır. Beynin ortasındaki merkez, doyup doymadığımıza gelen birçok haberci maddeye bakarak karar verir. Zayıflama ilacı ya doğal habercilerin işini kolaylaştırıp etkisini artırır ya da onların özel kabul yerlerine doğrudan gidip çok daha güçlü şekilde haber verir. Teorik olarak çok çekici görünen bu yaklaşımda karşılaşılan ve aşılması güç bir engel vardır. Taklit edilen veya değiştirilen haberci maddeler, beyindeki doyum merkezinden başka merkezlerde, hatta beyin dışında birçok organda da etkilidir. Örneğin, doyum merkezine haber götüren noradrenalin denilen madde artırıldığı zaman kalp hızı ve tansiyon da yükselir. Çünkü, aynı madde beyinden kalbe gönderilen bazı emirlerin iletilmesi görevini de yüklenmiştir. Zayıflama ilaçlarının bazılarında görülen kalp hastalıkları ve psikiyatrik bozukluklar bu şekilde oluşuyor.


Ayrıca bu "zayıflama" ilaçları ile yağ emilimini azaltarak, beyne doygunluk hissi vererek vs. çeşitli yöntemlerle kilo kaybı sağlansa bile, kişi sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazanmadığı için ilaçlar bırakıldıktan sonra verilen kilolar hızlı bir şekilde geri alınır. Bu şekilde sürekli olarak kilo alıp tekrar ilaç yardımıyla kilo verdiğimizde yukarıda belirttiğim tüm etkilerin yanında sık kilo alıp vermeye bağlı olarak metabolizmanın yavaşlaması yani "yoyo sendromu" ile de karşılaşabiliriz. Sık kilo alınıp verilmesi diyet programlarında hedeflenen düzenli ve kalıcı kilo kaybını olumsuz etkiler. Başlangıçta bize çok da önemli bir sorun gibi gözükmese de bu durum zamanla kısır döngüye dönüşmekte ve diyette başarı oranını oldukça düşürmektedir. Sık kilo alıp verme ile kişinin metabolizma hızı yavaşlıyor, vücudun yağ dokusu artarak kas, su ve yağsız doku oranı azalıyor, bağışıklık sistemi zayıflıyor ve hastalıklara karşı vücut direnci zayıflayabiliyor. "Zayıflama" ilaçlarının kullanımı sonucunda kalpte ritm bozuklukları, sindirim sistemi bozuklukları, kan basıncının yükselmesi, menstruasyon düzensizliği, psikolojik durum bozukluklarının (sinirlilik, gerginlik, anksiyete gibi) oluşumu, kişinin kilo verdikten sonra kazandığı özgüven duygusunu yitirmesi gibi fiziksel ve psikolojik etkileri de görülebiliyor.

Fazla kilolarımızdan kurtulmak için en etkili yöntem beslenmemize dikkat etmek ve egzersiz yapmaktır. Düzenli olarak egzersiz yapmak kilo vermeye katkı sağlamanın dışında vücudumuz daha zinde tutar ve dayanıklılığımızı artırır. Hem de hiçbir yan etki, ilaç ve zehir olmadan!

Sağlıklı günler dilerim...