Neden en acı çektiğimiz zamanlarda siyasetin derdine düşerler anlamış değilim.
Adana'dan Muğla'ya uzanan cehennem hattında yanıp kavruluyoruz.
Köyde bir vatandaşın evinin yanması ne demek biliyor musunuz?
Ya ahırda ki hayvanlarının?
Bahçesi, kümesi ya da balkonunun altında gözü gibi baktığı motosikleti...
Dahası cayır cayır yanan insanlar.
Arazözün içinde kül olan yangın söndürme işçisi.
Canımız ciğerimiz ormanlarımız...
Tarifi imkansız ne acılarla yatıp kalkıyoruz.
Meslek hayatımda ne yangınlar gördüm, yaşadım, haberleştirdim.
Ama böylesini görmedim; duymadım.
Yangının büyüklüğü bir yana, acıları çok derin.
Hiç unutulmayacak ve asla tarifi olmayacak acılar.
Yangın söndürme ekipleri ne halde biliyor musunuz?
Ayaklarını, ellerini görseniz içiniz parçalanır yüreğiniz dayanmaz.
Ateşe bir damla su dökmek için seferber olan koca yürekli insanlarımız.
Kenetlendik, bir olduk.
Sahada hiç birisinin siyaseti yok.
Çünkü siyasetin ne zamanı, ne yeri.
Acının siyaseti olmaz diye bilirken, görüp duyduklarıma inanamıyorum.
Yahu arkadaş, "neden, nasıl?" bunu sonra tartışın.
Uçak, helikopter envanteri kavgasını sonra yapmayın.
Yangın üzerindensöz düellosuna girmeyin.
Bir kavga etmeyin.
Susun ve çalışın...
Acıdan, yangından rant devşirmeye çalışmayın lütfen.
Nasıl bir siyasi anlayışınız var inanın anlamış değilim.
Gerçekten siyasetinize sövdürmeyin.