Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik, adaylığı dönemi, yani seçim propagandası zamanında Alanya’nın ‘Disiplini kaybetmiş, kontrolden çıkmış bir kent’ olduğunu sık sık söyledi. ‘Sakinleşmek lazım’ dedi. Hatta ‘Kanunsuz, usulsüz işlere izin vermem’ de dedi. Üstelik bu sözleri rakiplerince kullanıldı ‘Adam yıkmaya gelecek’ diye anti propaganda yapıldı.
Bir siyasetçi için adayken söylenmeyecek bu tehlikeli sözlerine rağmen seçimi kazandı. Kentin büyük çoğunluğu kontrolsüz büyümeye karşı birleşti, disiplin istedi. Özçelik seçim zamanı ne söylediyse, bugün onları yapmaya başladı. Yani hiç sürpriz yok. Sandıkta Özçelik’e oy veren seçmen aslında düzen, disipline de oy verdi. Seçim yeni bitmişken, seçmen tercihini bu yönde yapmışken ve kurallar kenti için çalışma yapılırken ruhsatsız büfesi-cafesi kapatılan ya da yıkılan, kaçak yapısına ceza yazılan, sokağı kirletti diye tutanak tutulan neden yaygara yapıyor anlamakta zorlanıyorum. Dünün yanlışları bugünün doğruları nasıl oldu? onu anlamak daha da zor.
Doğru ve yanlış demişken kafama takılan bir diğer soru; deniz yüzeyindeki sarı suya "mayıs köpüğü" yazınca linç edilen gazetecilere inat Çevre Bakanlığının ilana çıkar gibi duyurduğu arıtma faciası. Arıtmaların durumuna mı üzüleyim? ‘Arıtmalar yeterli değil’ diye haber yazınca karşı karşıya kaldığımız baskıya mı üzüleyim? Bilemedim. Gazeteciler her hangi bir çevre olayına işaret edip bunun gelecek nesiller ve turizm sektörü için ne kadar yanlış olduğunu yazıklarında hedefe konur, çeşitli uyarı ve mesaj yöntemleri ile bu konuların gündeme getirilmemesi için siyasiler başta olmak üzere yoğun çaba harcanırdı. Çok değil, bir yıl önceki sezonlarda bu tür haberler yazdığımızda ‘Turizm düşmanı’ ‘Vatan haini’ ilan edildiğimiz yerde hayretle izledik ki bu kez bakanlık ilana çıktı. Bir devlet kurumu Alanya turizmi için telafisi son derece zor, faturası ağır bir olayı resmi hesabından ilan etti. Gerçeklerin yazılması-konuşulup söylenmesini savunan bizleri vatan haini ilan edenlerin ise gıkı çıkmadı! Oysa sorunlar halının altına gizlenmeden vaktinde konuşulsaydı bugün şehirdeki bir çok mesele mesele olmaktan çıkardı.
Evet o arıtmalar sağlam çalışmalı. Ama daha öncesinde arıtmaların kaç metreküp atık suya göre inşa edildiğine bakmak, şehrin elektrik ve yollarının yetmediği gibi obez büyümesi ile arıtmaların da yetmeyeceğini düşünerek planlama yapmak gerekirdi. İnşaat ruhsatı ona göre verilmeli, yatırımcı ona göre yola çıkmalıydı. Ama her işte olduğu gibi biz şimdi de arkadan gelecek çözüme yani ‘Göç yolda düzelir’ anlayışına sığınacağız…
Ne zaman altyapı üstyapıdan daha kıymetli olursa biz o zaman düze çıkacağız kanaatimce..