Aylardır kalemimiz yettikçe yazmaya çalıştık, gazeteci arkadaşlar araştırdı, anlattı, konuştu. Konu artık çok tanıdık. Şu sıralar hayatımızın bir parçası haline gelmiş "hastalık" .
Sayesinde yakınlığın bittiği, kapı arkasının kilometrelerce uzadığı günlerdeyiz. Sınırlar açık gibi görünse de gidemiyoruz. Anne babamıza el uzatamıyoruz. Dilsiz acıların, sözsüz kederin eşiğindeyiz, sizler de bizden farksızsınız.
Gece çalan telefondan korkmayan yok, aniden esen rüzgardan korkar olduk oysa. Kapanan kapının ardında sevdiklerimiz hayat mücadelesi verirken bir yudum su içmek dahi kalbimizi sızlatıyor. Umursamazca yaşamaya devam edenlerin de vicdanı sızlıyor mu dersiniz?
Değerini bilmediğimiz sağlık ne büyük nimetmiş! Kavuşmak ne büyük mutlulukmuş! Yine de umudum baki, umudum her doğan güneşe emanet.
İyi haberler bahara kaldı derken sanırım yanılmamışım. Doğrudan konudan kaçmaya çalışsam da nafile. Bir kapıyı da ben kapatmak istiyor olsam da boşuna. Saklanmanın kime ne faydası? Susmak çare değil.
Fırsat varken koruyun, korunun bu illetten. Nefes almanın, ağız tadıyla içilen çayın, edilen sohbetin bir de vebal almadan yaşamanın en büyük NİMET olduğunu unutmayın...