“Eğer bir kişi yalnız olmayı beceremiyorsa, başkalarıyla bir arada olmayı da beceremez.” (Foucault)
2020 Mart’ından itibaren fiziksel mesafelerin oluştuğu sosyal ilişkiler halindeyiz. Daha önce deneyimlemediğimiz birçok şeyi yaşarken kendi başına kalabilme kapasitemiz ortaya çıktı.
Kendi başına kalabilme kapasitesi, Winnicott'ın bir kavramıdır. Winnicott, kendi başına olma kapasitesini “başkasının varlığında yalnız kalabilmek ve bunu olumlu bir deneyim olarak algılamak” diye tanımlar. Yani birey yalnız olma kapasitesini geliştirmişse, yalnızlık onun için yıkıcı olmaz, tam tersine yararlı ve üretici bir deneyim haline gelir. Bunun oluşabilmesi içinde bebeklikte "yeterince iyi ebeveynlik”in yapılmış olması gerekir. Yeterince iyi ebeveyn, çocuğun ihtiyaçlarını (ve tabii kendi ihtiyaçlarını da) görebilen ve yeterince iyi karşılayabilen ebeveyndir. Çocuğu doyurabilen, aç bırakmayan, hem fiziksel hem psikolojik olarak yeterince besin sağlayabilen ebeveyndir. Yeterince iyi bakım almış bir çocuk, artık dış nesneler olmadan da mutlu olabilir. İhtiyaçlarına yeterince iyi uyum sağlandığı için çocuk çevresindeki nesneleri yaratıcı bir şekilde kullanabilir. Kendi başına olma kapasitesi aslında erken çocukluk dönemlerinde gelişir. Nasıl mı derseniz, ebeveyn ve çocuğun olduğu bir oda hayal edin. Bu odada ebeveyn ve çocuk kendi hallerinde olsunlar. Ebeveyn kitap okuyor, çocuksa kendi kendine oyun oynuyor. Sanki bu durumda herkes birbirine karşı ilgisiz görülmektedir. Ebeveynin mutfağa gitmesi gerekir ve çocuk ebeveyni göz ucuyla takip edip oyun oynamaya devam ediyor. Çocuk odada yalnızdır ama herhangi bir huzursuzluk hissetmez çünkü ebeveynin kısa bir süre sonra döneceğini bilir. Bu durum yalnız kalma kapasitesini ifade eder bunun anlamı ise ebeveyn ve çocuk arasında sağlıklı bir bağlanma gerçekleştiğidir. Çocuk öyle güzel beslenmiştir ki, artık nesnenin yokluğunda da kendi başına kalabilmeye başlar. Bu doyum gerçekleşmediğinde, ayrılmak ve kendimizle kalmak çok zor bir hale gelir, nesnelere yapışık yaşarız.
Bakım veren, çocuğun yalnızlık ihtiyacına saygı duymaz, yalnız bırakmaya korkar, müdahale etmeden ona eşlik edemezse çocuk yalnız kalma kapasitesi edinemez ve yalnızlıktan korkan bir kişi haline gelebilir veya kendisini tamamıyla izole edip etrafına duvarlar örerek yalnızlığa gömülebilir.
Ötekinin birkaç saniyelik sessizliği bile dayanılmaz halde ise erken çocuklukta “yeterince iyi ebeveynlik” sürecinin sağlıklı geçmemiş olduğuna işaret eder. “İnsan ancak yalnız kaldığında bazı derinliklere inebiliyor, kendine inen merdivenleri buluyor.” der Engin Geçtan. Kendinizi bulma yolcuğunuzda, yalnızlığınızı keşfederek kalabalıklarda var olabilmeniz dileğiyle…