Düğün salonuna gemiyle teşrif eden gelinle damadın havalı düşüşü geldi aklıma. Aniden. Acaba bu fikri bulan da Arşimet gibi “Evreka” diye sevinçten çığlık atmış mıdır?
Birileri anlamsız bir şey yapıyor ve oldu olmadı herkes bunu tekrarlamaya başlıyor. Burada da aklıma Darwin geliyor. Bir yerlerde maymunla biraz benzerliğimizi kimse inkar edemez.
Ülkece aklımızı tamamen kaybetmeden önce aslında düşünen varlık olduğumuzu hatırlasak fena olmaz.
“Mükemmel İnsanlar”la çevriliyiz artık. Her işin üstesinden gelen, kusursuz, güzel ve zeki; her yerdeler. Düşen yok, yorulan yok, başarısızlığı tadan yok. Adeta Ütopya.
Aslında bu konuyla ilgili çok yazıp çizdik. Dalgaya karşı yüzmek gibi, biliyorum. İmkansız olduğunun farkındayım. Sayıları gün geçtikçe artacak, evet. Ama hala onlar gibi olmayanlar da var. Yeşil ışıklı yollar dünyayı değiştirir mi? Belki. Alev parçaları dünyayı yok eder mi? Eder!
Filmin en güzel yerinde elektrik kesilir, önce kızarız ve kısa süre sonra filmi de, elektriği de unuturuz. Belki de mum ışığı sihirlidir, insanları birbirine bağlayan sihir. Gerçeklerden çok uzaklaşanlara duyurulur.
Neden mükemmel olmalıyız ki? Nedir mükemmellik?
Mükemmellik bir acıyı unutturan tebessümdür.
Mükemmel insan yara açmayan, yarayı sarandır. Gül yaprağı gibi narin, yağmur damlası gibi hazin olan herkesi çok özledik.
Haddini bilen, asil, kibar kimselerdir mükemmel olan. Görünüm değil kısacası. Davranışta saklıdır her şey. Gerçek, samimi davranışlar, yapmacık olmayan.
Orijinal olma çabasıyla orijinalden çok ötede, anlamsız işler peşinde olmak zaman kaybıdır sadece. Kendimiz olalım, orijinallik budur.