Bu hafta bir hikaye üzerinden payımıza düşenleri konuşalım istiyorum.
“Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı. İçlerinden sadece birinde şemsiye vardır.
Bu, İNANÇtır.
Babalar yavrularını havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşeceklerini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onu tutacaktır.
Bu, GÜVENdir.
Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair teminatımız yoktur. Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.
Bu, ÜMİTtir.” (Alıntı)
İnanç, güven ve ümit. Bu üç kavramın hayatımızın her döneminde yer alması durumunda ayakta kalabilir ve doğru kararlar alabiliriz. İnancımız oldukça çabalamaktan vazgeçmeyiz. Enerjimizi düşürmeden emek harcamaya devam ederiz. Bu da başarıyı peşinden getirecektir. İnancımızı yitirdiğimiz andan itibaren elimizi ayağımızı çeker ve olumsuz sonuçlara kapı aralamış oluruz. Her olumsuz sonuçla birlikte inancımız zayıflar ve kısır döngü içine girerek problemler içerisinde boğuşmaya başlarız.Güven duydukça ve güven verdikçe ilişkilerimiz sağlamlaşır. İlişkilerimiz sağlamlaştıkça diğer kişilerden alacağımız destek artar ve birçok yaşam mücadelesinde kendimizi daha rahat hissederiz. Bu sayede hayata ve olaylara karşı savunma mekanizmalarımız da daha güçlü hale gelecektir.
Ümit besledikçe yaşantımız anlam kazanır. Hedefler belirleyerek onlara ulaşmak için harekete geçeriz. Daha disiplinli ve programlı bir şekilde yolumuza devam ederiz. Böylece hem donanımlı, hem kaliteli, hem de kaygıdan uzak mutlu bir şekilde yaşam sürebiliriz.Hayat yolculuğunuzdan İNANÇ, GÜVEN ve ÜMİT üçlüsünün eksik olmaması dileğiyle, esen kalın..