Geçen haftalarda ‘Ne kadar Yemeli? Başlığıyla kalori kısıtlamasını içeren bir makale yazmıştım. Bugün kaç öğün yemeli sorusunun cevabını konuşarak konuyu tam bir bütün haline getirmek istiyorum.

Aslında önemli olan toplam yediğimiz miktar mıdır? Aynı miktarı ikiye bölerek yememizle, beşe bölerek yememiz arasında bir fark var mıdır? Miktar aynıysa sonuçları da aynı olmalı gibi düşünülebilir. Bu düşünce bilimsel olarak yanlış ve çürütülmüş bir kanaattir.

Bu konuyu daha net anlamak için birkaç kavram önemlidir. Bu kavramları kısa ve net şekilde açıklamaya çalışayım. İnsülin direnci, insülinin yeterli miktarda var olduğunda bile etki edememesi sonucunda kan şekerini düşürememesi durumudur. İnsülin direncinin oluşmasında ise sık insülin salınımı önemli sebeplerden birisidir. Yemek yediğimizde insülin hormonu salınır ve kan şekerini normal düzeyde tutmak için dengeler. Yeme sıklığımız insülinin salınma sıklığını da belirler. Ne kadar sık yersek o kadar sık biçimde insülin salınır. Bu döngü devam ederse insülin direnci oluşmaya başlar ve yemeklerden sonra insülin salınmasına rağmen artık kan şekeri düşürülemez.

Kan şekeri yüksekliği kötü etkilerini genellikle ani değil de uzun vadeli, zamana yayılmış ve sinsi biçimde oluşturur. Her yemekten sonra kan şekeri düzeyi bir müddet dalgalanır. Biraz yükselir. İnsülin ile düşürülür. Sık yenilirse, hem kan şekeri sık yükselecek, kısa süreli de olsa yüksek kalacaktır hem de insülin direnci oluşmaya başlayacaktır. İnsülin direncinin oluşması yemek sonrasındaki geçici kan şekeri yüksekliğini daha uzun süreli hale getirmeye başlayacaktır. Son aşamada ise geri dönüşsüz biçimde kalıcı kan şekeri yüksekliği yani şeker hastalığı (Diyabet) ve dokularda, organlarda kalıcı hasarlar karşımıza çıkabilir.

Gidişat bu şekilde ciddi ise çözüme odaklanmakta fayda vardır. Sık yemek yerine, miktar aynı kalsa bile daha seyrek yemek faydalı ve sağlıklı olabilir. Bu sayede, iki öğün arasında geçen süre uzadıkça sindirim, hazım, kan şekeri dengelenmesi gibi süreçler sağlıklı biçimde işleyecektir.

Yazının başlığında sorduğum sorunun cevabına gelelim. Kaç öğün yemeli? sorusu hayati öneme sahiptir. Yediğimiz gıdaların içeriği ve miktarı kadar, bu gıdaları kaç öğüne bölerek yiyeceğimiz de sağlığımız için önemlidir. Yaptığımız bilimsel araştırmalar ve dünyada yapılan benzer araştırmalar öğün sıklığını azaltmanın insan metabolizması için faydalı olduğunu göstermektedir. Dünyada alanında saygın bilimsel dergilerde yayınladığımız bilimsel makalelerimiz iki öğün yemenin sağlığa faydalarını göstermektedir. Sabah geç yapılacak bir kahvaltı ve akşam erken yenilecek bir akşam yemeğine ilave olarak, aralarda bol su içimi, hareketlilik, egzersiz, yürüyüşler sayesinde obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları gibi çağımızın en yaygın ve tehlikeli sağlık sorunları için önemli bir önleyici reçeteye ulaşabilirsiniz. Tabi ki bu tavsiyeler sağlıklı insanlar içindir. Diyabet ve benzeri hastalıkları olanlar doktor tavsiyesine göre beslenmelidir.

Daha önceki yazımda da bahsettiğim ‘Acıkmadan yemeyin, tam doymadan sofradan kalkın’ şeklindeki mükemmel beslenme tavsiyesinin birinci kısmını bugün sizlere anlatmaya çalıştım. Acıkmadan yememeköğün sayısını azaltmanın en güzel ifadesidir.

Böylelikle somut tavsiyemizi bilimsel kaynaklara göre yenilersek, günde iki öğün yemek daha faydalı durmaktadır. Büyük tıp otoritesi İbni Sina bu hususta El-Kanunu Fi’t-Tıp adlı kitabında ‘İki öğün sağlıktır. Üç öğün hastalıktır’ diyerek konuyu çok güzel özetlemiştir. Sağlıkla kalın. Saygılarımla.