5 Aralık Gençlerbirliği 2-1
Yüzde 66 topla oynama, 497 pas, 16 şut. Rakip 14 faul yapmış, iki sarı kart görmüş.

9 Aralık Göztepe erteleme maçı 1-0
Yüzde 65 topla oynama, 502 pas, 17 şut. Rakip 15 faul yapmış, iki sarı kart görmüş.

20 Aralık Denizlispor 1-0
Yüzde 81 topla oynama, 644 pas, 17 şut. Rakip 25 faul yapmış, altı sarı, bir kırmızı kart görmüş.

27 Aralık Gaziantepspor 3-1
Yüzde 76 topla oynama, 637 pas, 15 şut. Rakip 20 faul yapmış, beş sarı kart görmüş.

Gençlerbirliği %79, Göztepe %82, Denizlispor %88 ve Gaziantep maçıda %87 isabetli pas yüzdesi. Yenildiğimiz deplasman maçlarında takımımızın kağıt üzerine düşen istatistikleri.

Takım ligin ilk haftalarında Kaleci Marafona'nın da dahil olduğu bir oyun taktiği uyguladı. Altı pastan başlayan pas trafiği ile oyunu genişleten, rakibi üzerine çeken, üzerine gelen rakibin verdiği boşluklardan yararlanıp hızlı ve etkili paslarla rakip ceza zahasına girrek goller bulmamızı sağlayan bir takti bu. Haftalar ilerledikçe başarılı da olduk. Tıkır tıkır işledi Çağdaş Hoca'nın bu oyun kurgusu. Top bizdeyken Salih üzerinden kurulan, yanlara açılan, zaman zaman Bakasetas ile ortadan zorlanan bir oyun düzeni. Topu kaptırınca takım halinde defans yapan, çıktığımız gibi hızlı dönen, ortada Siopis ile ısıran kovalayan, rakibe boşluk bırakmayan ve neticesinde de ligin en az gol yiyen takımı ünvanı ile haftalarca zirvede yer aldık.

Ne oldu da harika giden bu düzen bozuldu?
Gençlerbirliği deplasmanına çıktığımızda haftalardır liderdik. Tek amaç, hedef kazanmaktı. Ki rakibimiz dokuz maç yapmış, bir galibiyet, iki beraberlik ve altı yenilgi alarak ligin en dibinde yer alıyordu. Mustafa Kaplan'ın yerinde ben olsam herhalde şöyle düşünürdüm. "Bu adamlar ligin zirvesinde, amaçları kazanmak olacak. Saldıracaklar. Çocuklar adamların taktiği belli, sakın gidip onların sahalarında basmayın. Bırakın gelsinler, zaten gelecekler. Biz savunacağız, savunacak, savunacak, boşluk bulursak gidip golümüzü atacağız. Atamadık mı? Kaybedecek bir şeyimiz yok. Bize bir puan yeter, onlar düşünsün. Biz ligin zirvesini yeneceğiz diye düşünmeyelim. Bizim rakiplerimiz onlar değil. Biz üstümüzdeki rakiplerimize bakalım, daha ligin çok başındayız. Siz sıkmayın cınınızı?" derdim büyük ihtimalle.

Ve ardından yenildiğimiz diğer maçlarda da aynı şeylerin olduğu kanısındayım. Kendi sahasında oyunu kabul eden, fazla açılmayarak alan vermeyen rakipler, sert, faullü ve ısırarak oynayan defansları açamayan bir Alanyaspor. Yediğimiz golleri gözünüzde bir canlandırın. Organize atakların olmadığı goller. Kontralarla gelen rakipler gollerini atıp gittiler. Biz yüzde %65'in altına düşmeyen topa sahip olma oranı ile avunduk. Rakiplerin işi sizin oyun düzeninize göre vaziyet alacaklardır. Sizde onların durumuna göre.

Neymiş? Çok topu ayakta tutup, sağa sola pas yapmakla bu işler olmuyormuş!
Daha yirmi gün öncesine kadar izlediğimiz her maçtan zevk alıyorduk. Bizim oyunumuzu güzelleştiren rakiplerimizmiş. Futbol oynamakla, kazanıp kazanmamakla işleri olmayan, kurgularının kaybetmemek adına şekillendiğini gördüğümüz takımlara karşı ne kadar pas yaparsanız yapın nafile.

İstatistikleri alt üst eden oyunla gol yapamıyorsanız sonuç hiçtir.
Çağdaş Hoca'nın da az çok durumun farkına vardığını düşünüyorum! Görüyordur herhalde. Rakip'in Salih'i kilitleyince oyunun durduğunu, Siopis'deki düşüşü. Juan Fran'ın kanattaki etkisizliğini, oyuna sonradan aldığı Efkan'ın hiç bir işe yaramadığını (sahada gezmeyi dahi beceremeyen Efkan'ın bu takımda ne işi olduğunu inanın çok merak ediyorum. Çağdaş Hoca'nın kuzeni, uzaktan akrabası falan değilse, birisinin torpili ile sahaya sürülmüyorsa, ne işi var? Torpil sağlam olmalı! Efkan'ın süper Lig'de oynmaası için daha 20 fırın ekmek yemesi lazım. Ve siz bu adamı mağlup başlayacağınız 2. devreye skoru değiştirsin diye alıyorsunuz!?)

Kısacası takım ofansif olarak kapanan takımları açamıyor. Yaslanıyor, üst üste ortalar, pas varyasyonları, set oyunları bir işe yaramadığı zaman verilen kontralarla maçı kaybediyorsunuz. Burada bir çilingire ihtiyaç var.

O zaman sizde taktiğinizi değiştirin Sayın Hocam. Dört maç kaybettiniz diye sizi yerden yere vuracak değiliz. Bunlar elbette olacak. Ama oyun mantalitenizde değişiklikler yapmanızın zamanı geldiğine inanıyorum. Kazanılan maçların ardından konuşmak kolay. Zor olan kaybedilen maçların ardından takımı moralize edip sonraki maçlara hazırlamak. Başakşehir ve Fenerbahçe maçlarına dair beklentiler büyük. Bu iki maçında kaybedilmesi üst üste alınan galibiyetleri unutturacak ve bazı taşların oynamasına neden olacaktır.