“İfâde edilmeyen duygular asla yok olmazlar. Canlı canlı gömülür ve sonrasında daha çirkin şekillerde ortaya çıkarlar."
(Sigmund Freud)
Herhângi bir sebepten ötürü duygularımızı yaşayamaz, ifâde edemezsek, içimizde ortaya çıkan enerjileri bastırır ve kendimiz olmazsak, bu enerjiler birikmeye, sıkışmaya başlar.
Sinirli olduğumuz zamanı düşünelim. Öfke, sadece zihnimizde yaşanan değil tüm bedenimizi saran bir duygudur. Bazen bilerek bazen bilmeyerek bu öfkeyle birlikte oluşan enerjiyi bastırmak için harcadığımız eforun bizi daha da sıkışmış bir hale çevirdiğinin farkında mısınız? Bunu bilerek nasıl yapıyoruz ki diye geçti şuan belki de içinizden. Aslında öfkeyi hissetmemek üzerine öğretimiz varsa bu durumdan oluşan bu enerjiyi zihin ve bedende bastırmaya çalıştıkça bedenimizin bağışıklık sistemi de düşecektir.
Duygulara, enerjilere kendi ritmik akışını vermeyince, hem içimizde "yeni durum" için alan olmuyor, hem de enerji akışındaki kesintiye uğratmalar ile yaşam enerjimizi düşüre biliyor. Bu da yaşantımızda, psikolojimizde ve bedenimizde sıkıntılar yaşamamıza sebep oluyor.
Bedenimizle bağlantımızın koptuğunu hissettiğimizde ve aslında bu ipuçlarının bir güvenlik ihtiyacı olarak kabul etmeyi öğrendiğimizde, sinir sistemimizle çalışabilir hale geliriz.
Örneğin kendi kendimize empoze ettiğimiz bir standarttan saptığımızda, uygun bir destekle utanç ve kendi kendimizi yargılamayı kesintiye uğratarak, bağlantı kurarak düzenlemeye doğru adım atabiliriz. Böylece kendi sıkıntılı benliğimize güvenli bir şekilde bağlı bir arkadaş olabiliriz.
Sinir sistemimizdeki an be an bu tepkilere dikkat ettiğimizde ve bulduğumuz şeye yargısızca alan açtığımızda düzenlemeye doğru bir değişimi fark edebiliriz.
"Duygularını belli etme."
"Erkekler ağlamaz."
"Çok duygusalsın, güçlü ol." gibi duyguları hissetmeme üzerine öğretilerden dolayı bu anlam veremediğimiz sıkışmışlık hissine düşebiliyoruz.
Duygular, hisler bize bir amaç ile gelir; sanki bir şey göstermek, belki kendimizi korumak ya da bedenimizin bir parçasına dikkat çekmek gibi.
Duygular hedefine ulaşıp akış olması gerektiği hâline döndükçe, rahatlama ve şifâ başlıyor.
Problemin etrâfında dönüp durmak yerine, hedefimiz; kendimize ulaşmak, kendimiz olmak için duyguları sağlıklı bir şekilde aktarmak, açığa çıkarılamamış sıkışmış duyguları ifade ederek onlara kabul alanı açabilmek olmalıdır. Gelen duyguyu o anda sağlıklı şekilde yaşamak beden ve ruh sağlığınızı dengede tutar. Duyguları hissetmenin doğru ve yanlışı yoktur, her hissedilen duygu hisseden için biriciktir. Önce; var olan duygu asıl duygu mu yoksa bize öğretilen bir duygu mu, bunu keşfederek sonra duyguların nasıl sağlıklı şekilde ifade edilmesi gerektiğini öğrenip, tamamlanmamış ya da engellenmiş duygu olarak bırakmadan her hissi zamanında yaşayarak devam edebilmek umuduyla….